FERHAN USTA’NIN MASALI
Oyun,
Viyana kapılarındaki Osmanlı ordusu mehter takımının Mozart’a yazdırdığı Türk Marşı’yla başlıyor; karşımızda
da, kimisi havada sallanan, Viyana sarayında yaşayanları canlandıran cansız
kişiler.
Münir Özkul’un kendisine bıraktığı İsmail Dümbüllü kavuğunu devredecek
kimse bulamayan sevgili Ferhan Şensoy
Usta, son yaratısı Masal Müfettişi’ni oynuyor tarihsel
Ses Tiyatrosu’nda. İnanılmaz birikimiyle yerli, yabancı bütün tarihleri; yerli
yabancı bütün söylenceleri, masalları; yaşanmış, yaşanmakta olan bütün olayları
iç içe yedirmiş gözümün bebeği.
Söz
konusu masal olunca, bu dalın en büyük, en ünlü yazarı Lafontaine’in sahnede yer almaması düşünülemezdi elbet; Ferhan’ın yaratıcı kıvrak zekâsı, salt
uzun kıvırcık saçlarından yola çıkarak, küresel sömürgecilerin yurdumuza
dayattıkları kadın, yaşam, aydınlık düşmanı zindanı delik deşik etmek üzere,
onu yetenekli bir kadın oyuncuya oynatıyor; o arada Fransız dilinin aşılmaz
çelişkisiyle, kimi sözcüklerin dişi, kimilerinin erkek oluşuyla da dalgasını
geçiyor.
Oyunda
Lafontaine yer alır da, masalların
unutulmaz, vazgeçilmez kahramanı Keloğlan
bulunmaz mı? Üstelik, bütün masalsı düşleri tuz buz etmek üzere, hem Keloğlan’ı
tombulca bir oğlan oynuyor, hem annesi
de kel!
Sözlü,
yazılı, müzikli bütün masalları temel kalıbı da yerli yerinde, tersine
çevrilmiş olarak: Peri Padişahı’nın kızıyla evlenmek üzere yola çıkarılmış Keloğlan’ın
yerine, çağdaş, yoksul bir kız, bir kahvede gördüğü, yalnızca cep
telefonunun numarasını kaydetmeyi başardığı varlıklı mı varlıklı delikanlıyla
evlenmeyi kafasına koymuş durumda. Oğlanın ailesiyle nasıl buluşacaklarını,
delikanlıyı babasından nasıl isteyeceklerini, oyun izleyip görmenin gerekiyor.
Masallarımızın
temel kişilerinden Dedem Korkut da sahnede elbet; dil ustası Ferhan Usta’nın ona da neler söyletip yaptırdığını belki birkaç kez
görmeniz gerekiyor.
Anaerkil
yumuşaklığın, sevecenliğin yerini ataerkil zorbalık, saçmalık alalı beri oba
başı-yargılayıcı-kolluk gücü üçlüsünü nasıl unutabilirdi oyunumuz; kolluk
gücünü, Nazi gibi giydirilmiş; henüz eli erkek eline değmemiş bir Hanım Müfettiş canlandırıyor.
Dediğim
gibi, Ferhan Usta’nın daldan dala,
ekinden ekine, masaldan masala atlayan sınır tanımaz beyni, anamalcı soygunun
burgacında hızla KÜRESEL HARAKİRİ’ye
doğru koşturulan dünyamızın acılarını, çelişkilerini, gülünç-acıklı olaylarını
şiirsel bir dille yaşatıyor izleyiciye.
Ve
ne güzel şey! İzleyici yaratılanının değerini hemen sezmiş: yıllardır ilk kez
bu kadar dolu bulduk salonu, hem de çoğunlukla gençlerle; her başarılı
çağrışımda, taşlamada alkışlar koptu.
Bu
başarının elde edilmesinde en büyük pay her zamanki gibi oyunu yazan, sahneye
koyan, yöneten Ferhan Şensoy’un.
Ona
sahnede Serap Günaydın, Ali Çatalbaş,
Pınar Alsan, Elif Duru, M.Ferhan Şensoy, Orkun Akyıldız eşlik ediyor.
Bezemle
giysileri son derece başarılı olarak Derya
Şensoy tasarlamış
Işığı
Hüseyin Ulaş yönetiyor.
Uygulayıma
Suat Tepe ile Erdinç Işıldak yardım etmiş
Sanata
insanlar ‘güzel’ nitelemesini eklediler haklı olarak: yaşamı çekilir, güzel
kılsın diye.
Canım
Ferhan bunu en kusursuz yapanlardan
biri ve ne mutlu ki bizim can dostumuz!
Dünyanın
bütün vebalılarına inat, çok yaşa Ferhancım!
Güncel Mersin, 21 Nisan 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder