1 Mayıs 2013 Çarşamba

FERHAN USTA’NIN MASALI



FERHAN USTA’NIN MASALI


            Oyun, Viyana kapılarındaki Osmanlı ordusu mehter takımının Mozart’a yazdırdığı Türk Marşı’yla başlıyor; karşımızda da, kimisi havada sallanan, Viyana sarayında yaşayanları canlandıran cansız kişiler.
            Münir Özkul’un kendisine bıraktığı İsmail Dümbüllü kavuğunu devredecek kimse bulamayan sevgili Ferhan Şensoy Usta, son yaratısı Masal Müfettişi’ni oynuyor tarihsel Ses Tiyatrosu’nda. İnanılmaz birikimiyle yerli, yabancı bütün tarihleri; yerli yabancı bütün söylenceleri, masalları; yaşanmış, yaşanmakta olan bütün olayları iç içe yedirmiş gözümün bebeği.
            Söz konusu masal olunca, bu dalın en büyük, en ünlü yazarı Lafontaine’in sahnede yer almaması düşünülemezdi elbet; Ferhan’ın yaratıcı kıvrak zekâsı, salt uzun kıvırcık saçlarından yola çıkarak, küresel sömürgecilerin yurdumuza dayattıkları kadın, yaşam, aydınlık düşmanı zindanı delik deşik etmek üzere, onu yetenekli bir kadın oyuncuya oynatıyor; o arada Fransız dilinin aşılmaz çelişkisiyle, kimi sözcüklerin dişi, kimilerinin erkek oluşuyla da dalgasını geçiyor.
            Oyunda Lafontaine yer alır da, masalların unutulmaz, vazgeçilmez kahramanı  Keloğlan bulunmaz mı? Üstelik, bütün masalsı düşleri tuz buz etmek üzere, hem Keloğlan’ı tombulca bir oğlan oynuyor, hem  annesi de kel!
            Sözlü, yazılı, müzikli bütün masalları temel kalıbı da yerli yerinde, tersine çevrilmiş olarak: Peri Padişahı’nın kızıyla evlenmek üzere yola çıkarılmış Keloğlan’ın yerine, çağdaş, yoksul bir kız, bir kahvede gördüğü, yalnızca cep telefonunun numarasını kaydetmeyi başardığı varlıklı mı varlıklı delikanlıyla evlenmeyi kafasına koymuş durumda. Oğlanın ailesiyle nasıl buluşacaklarını, delikanlıyı babasından nasıl isteyeceklerini, oyun izleyip görmenin gerekiyor.
            Masallarımızın temel kişilerinden Dedem Korkut da sahnede elbet; dil ustası Ferhan Usta’nın ona da neler söyletip yaptırdığını belki birkaç kez görmeniz gerekiyor.
            Anaerkil yumuşaklığın, sevecenliğin yerini ataerkil zorbalık, saçmalık alalı beri oba başı-yargılayıcı-kolluk gücü üçlüsünü nasıl unutabilirdi oyunumuz; kolluk gücünü, Nazi gibi giydirilmiş; henüz eli erkek eline değmemiş  bir Hanım Müfettiş canlandırıyor.
            Dediğim gibi, Ferhan Usta’nın daldan dala, ekinden ekine, masaldan masala atlayan sınır tanımaz beyni, anamalcı soygunun burgacında hızla KÜRESEL HARAKİRİ’ye doğru koşturulan dünyamızın acılarını, çelişkilerini, gülünç-acıklı olaylarını şiirsel bir dille yaşatıyor izleyiciye.
            Ve ne güzel şey! İzleyici yaratılanının değerini hemen sezmiş: yıllardır ilk kez bu kadar dolu bulduk salonu, hem de çoğunlukla gençlerle; her başarılı çağrışımda, taşlamada alkışlar koptu.
            Bu başarının elde edilmesinde en büyük pay her zamanki gibi oyunu yazan, sahneye koyan, yöneten Ferhan Şensoy’un.
            Ona sahnede Serap Günaydın, Ali Çatalbaş, Pınar Alsan, Elif Duru, M.Ferhan Şensoy, Orkun Akyıldız eşlik ediyor.
            Bezemle giysileri son derece başarılı olarak Derya Şensoy tasarlamış
            Işığı Hüseyin Ulaş  yönetiyor.
            Uygulayıma Suat Tepe ile Erdinç Işıldak yardım etmiş
            Sanata insanlar ‘güzel’ nitelemesini eklediler haklı olarak: yaşamı çekilir, güzel kılsın diye.
            Canım Ferhan bunu en kusursuz yapanlardan biri ve ne mutlu ki bizim can dostumuz!
            Dünyanın bütün vebalılarına inat, çok yaşa Ferhancım!
                                                                                                     Güncel Mersin, 21 Nisan 2013



           
           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder