11 Nisan 2013 Perşembe

ANAMALCILIKTA ÇOKSESLİLİK




ANAMALCILIKTA ÇOKSESLİLİK


            Semra Güzel Korver’in Multikulti (Çoksesli) Haberler belgeselini bana bağımsız sinemacılardan İsmet Arasan haber vermişti; Semra’yı kutluyordu.
            Dün akşam TRT 1’de gösterildi, izledim; Semra, Türklerin Almanya’ya çalışmaya gidişlerinin 50. yılı dolayısıyla  çekmiş belgeseli; çok iyi etmiş, önemli bir konu; çok iyi seçilmiş kişi ve örneklerle anlatmış; Almanya’nın ZDF, Bild gibi belli başlı iletişim araçlarının yöneticilerini, Türk gazetecileri, iki toplumun kaynaşabilmesi için çabalayan örgüt yöneticilerini konuşturuyor. Türk gazeteci ve televizyoncularını hanımlardan seçmesini ise ayrıca beğendim.
            Ele alınan çokseslilik konusuna gelince, yalancı talancı anamalcı düzensizlikte, çoksesliliğe de, çokulusluluğa da yer olamaz; çünkü yaşamın temeli yarıştır,hiç ağızlardan düşürülmeyen, salyalar akıtılarak yinelenen REKABET’tir; ve yarıştığınız kişi kurum ve toplumları geride bırakmanız, yenmeniz, yok etmeniz gereklidir; nitekim bunun için kullanılan sözcükler de çok amansız, çok yırtıcıdır, savaş terimleridir.
            Anamalcılık vebadır, toplumsal kanserdir. O yürürlükteyse, dillerden düşürülmeyen kavramların hiçbiri sahici olamaz, geçerli değildir, yalnız insanları iyice uyutmak üzere kullanılır.
            Gelin şimdi temel bir dirimbilimsel (biyolojik) bilgiyi paylaşalım: yeryüzünde yaşam oluşan ilk okyanuslardan türemiştir, su yosunu, amip olarak; sonra birbirine eklenerek balıklar, sürüngenler, kuşlar, memeliler, ağaçlar, bütün varlıklar ortaya çıkmış.
            Sürüngenlerin beyni yumru biçiminde; onların temel işlevlerini, çiftleşmeyi, üremeyi, beslenmeyi, avlanmayı düzene koymaya yetiyor.
            Sonraki basamakta ortaya çıkan maymunlarda, bu sürüngen beynine, yeni bir katman eklenmiş; o da onların bütün işlevlerini çekip çevirmeye yetiyor.
            İklim değişikliği maymunları ağaçtan yere, otlakların arasına inmeye zorlayınca, yaşamlarını sürdürebilmeleri için ayağa kalkmaları gerekmiş; o zaman, beynin alın bölgesine yaptığı basınç azalmış ve insana özgü yetileri, sözlü konuşmayı, düşgücünü barındıran alın-şakak bölgesi oluşmuş.
            Timsah çevresel koşullar çok olumsuzlaşırsa, yavrusunu bile yiyebiliyor; beynimizin dibinde o ilk yumru durduğu için, bu insan için de geçerlidir; öyleyse iyilik, yardımseverlik, barışçı olma bireye bağlı değildir, toplumsal yaşamın yırtıcılıktan, acımasızlıktan kurtarılması, dayanışmaya, yardımlaşmaya dayandırılması gerekiyor.
            AB’nin, o arada bu yapının temel direği olan Almanya’nın anamalcı çıkmazda nasıl debelendiğini, sulara gömülmemek için nasıl çırpındığını; bunun için üçüncü dünya dediğimiz yoksul ve geri bıraktıkları ülkeleri nasıl amansızca sömürmeye devam ettiğini hepimiz görüyoruz, dolayısıyla bilmemiz gerekiyor.
            Almanya, ucuz işçi olarak getirttiği Türkleri ya da öbür ulusları eskisi kadar yumuşak gözle görebilme olanağını yitirmiş; iş ise, önce sahici Alman’a demeye başlamış, yavrusunu yiyen timsah gibi – zaten onun yerinde kim olsa öyle diyecektir, biz de.
            Dolayısıyla, aradan geçen 50 yılda üçüncü kuşak çocuklar doğmuş; çok daha iyi eğitim almış, Almanca’yı kusursuz öğrenmiş de olsalar, işsizler arasından onların seçilmesi olasılığı gittikçe azalmış; ayrıca, işe alınsalar bile küçümseniyor, aşağılanıyorlar; tıpkı kadın-erkek ayırımında, kadınların erkeklerden 10 kat daha başarılı olmalarının beklenişi gibi, Türk kız ve oğlanlarının da  yerlilerden daha kusursuz olmaları isteniyor.
            Bir de daha tarihsel bir haksızlık sürüp gidiyor; dinlerarası diyalog, çokekinlilik gibi cicili bicili sözler dillerden düşmese de, hepsi gerçek özlemler değil, kandırma araçları olduğundan, Türklerin çoğu katı İslam kurallarına göre yaşıyor hâlâ – tıpkı anayurttakilerin ABD, AB ülkeleri tarafından hızla o yöne itilmeleri gibi.
            Ee, bu durumda, sanırım Bild yöneticisinin söylediği: “Türkiye artık 50 yıl önceki Türkiye değil, daha çok üreten, kendine güvenen bir ülke” demesi, sürüp giden uyutmanın aracı olmaktan başka bir anlam taşıyabilir mi?
            Semra Korver¸ hem buradaki hem oradaki yönetimlerin izin verdiği ölçüde yansıtmaya çalışmış gerçek olguları, doğruları; gösterilemeyenleri, söylenemeyenleri siz tamamlayacaksınız.
            Semra ile çalışma arkadaşlarına alkış.
                                                                                  Güncel Mersin, 12 Nisan 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder