ANAMALCILIKTA ÇOKSESLİLİK
Semra Güzel Korver’in
Multikulti
(Çoksesli) Haberler belgeselini bana bağımsız sinemacılardan İsmet Arasan haber vermişti; Semra’yı kutluyordu.
Dün
akşam TRT 1’de gösterildi, izledim; Semra,
Türklerin Almanya’ya çalışmaya gidişlerinin 50. yılı dolayısıyla çekmiş belgeseli; çok iyi etmiş, önemli bir
konu; çok iyi seçilmiş kişi ve örneklerle anlatmış; Almanya’nın ZDF,
Bild gibi belli başlı iletişim araçlarının yöneticilerini, Türk
gazetecileri, iki toplumun kaynaşabilmesi için çabalayan örgüt yöneticilerini
konuşturuyor. Türk gazeteci ve televizyoncularını hanımlardan seçmesini ise
ayrıca beğendim.
Ele
alınan çokseslilik konusuna gelince, yalancı talancı anamalcı düzensizlikte,
çoksesliliğe de, çokulusluluğa da yer olamaz; çünkü yaşamın temeli yarıştır,hiç
ağızlardan düşürülmeyen, salyalar akıtılarak yinelenen REKABET’tir; ve
yarıştığınız kişi kurum ve toplumları geride bırakmanız, yenmeniz, yok etmeniz
gereklidir; nitekim bunun için kullanılan sözcükler de çok amansız, çok yırtıcıdır,
savaş terimleridir.
Anamalcılık
vebadır, toplumsal kanserdir. O yürürlükteyse, dillerden düşürülmeyen
kavramların hiçbiri sahici olamaz, geçerli değildir, yalnız insanları iyice
uyutmak üzere kullanılır.
Gelin
şimdi temel bir dirimbilimsel (biyolojik) bilgiyi paylaşalım: yeryüzünde yaşam
oluşan ilk okyanuslardan türemiştir, su yosunu, amip olarak; sonra birbirine
eklenerek balıklar, sürüngenler, kuşlar, memeliler, ağaçlar, bütün varlıklar
ortaya çıkmış.
Sürüngenlerin
beyni yumru biçiminde; onların temel işlevlerini, çiftleşmeyi, üremeyi,
beslenmeyi, avlanmayı düzene koymaya yetiyor.
Sonraki
basamakta ortaya çıkan maymunlarda, bu sürüngen beynine, yeni bir katman
eklenmiş; o da onların bütün işlevlerini çekip çevirmeye yetiyor.
İklim
değişikliği maymunları ağaçtan yere, otlakların arasına inmeye zorlayınca,
yaşamlarını sürdürebilmeleri için ayağa kalkmaları gerekmiş; o zaman, beynin
alın bölgesine yaptığı basınç azalmış ve insana özgü yetileri, sözlü konuşmayı,
düşgücünü barındıran alın-şakak bölgesi oluşmuş.
Timsah
çevresel koşullar çok olumsuzlaşırsa, yavrusunu bile yiyebiliyor; beynimizin
dibinde o ilk yumru durduğu için, bu insan için de geçerlidir; öyleyse iyilik,
yardımseverlik, barışçı olma bireye bağlı değildir, toplumsal yaşamın
yırtıcılıktan, acımasızlıktan kurtarılması, dayanışmaya, yardımlaşmaya
dayandırılması gerekiyor.
AB’nin,
o arada bu yapının temel direği olan Almanya’nın anamalcı çıkmazda nasıl
debelendiğini, sulara gömülmemek için nasıl çırpındığını; bunun için üçüncü
dünya dediğimiz yoksul ve geri bıraktıkları ülkeleri nasıl amansızca sömürmeye
devam ettiğini hepimiz görüyoruz, dolayısıyla bilmemiz gerekiyor.
Almanya,
ucuz işçi olarak getirttiği Türkleri ya da öbür ulusları eskisi kadar yumuşak
gözle görebilme olanağını yitirmiş; iş ise, önce sahici Alman’a demeye
başlamış, yavrusunu yiyen timsah gibi – zaten onun yerinde kim olsa öyle
diyecektir, biz de.
Dolayısıyla,
aradan geçen 50 yılda üçüncü kuşak çocuklar doğmuş; çok daha iyi eğitim almış,
Almanca’yı kusursuz öğrenmiş de olsalar, işsizler arasından onların seçilmesi
olasılığı gittikçe azalmış; ayrıca, işe alınsalar bile küçümseniyor,
aşağılanıyorlar; tıpkı kadın-erkek ayırımında, kadınların erkeklerden 10 kat
daha başarılı olmalarının beklenişi gibi, Türk kız ve oğlanlarının da yerlilerden daha kusursuz olmaları isteniyor.
Bir
de daha tarihsel bir haksızlık sürüp gidiyor; dinlerarası diyalog, çokekinlilik
gibi cicili bicili sözler dillerden düşmese de, hepsi gerçek özlemler değil,
kandırma araçları olduğundan, Türklerin çoğu katı İslam kurallarına göre
yaşıyor hâlâ – tıpkı anayurttakilerin ABD, AB ülkeleri tarafından hızla o yöne
itilmeleri gibi.
Ee,
bu durumda, sanırım Bild yöneticisinin söylediği: “Türkiye artık 50 yıl önceki
Türkiye değil, daha çok üreten, kendine güvenen bir ülke” demesi, sürüp
giden uyutmanın aracı olmaktan başka bir anlam taşıyabilir mi?
Semra Korver¸ hem buradaki hem oradaki
yönetimlerin izin verdiği ölçüde yansıtmaya çalışmış gerçek olguları,
doğruları; gösterilemeyenleri, söylenemeyenleri siz tamamlayacaksınız.
Semra ile çalışma arkadaşlarına alkış.
Güncel
Mersin, 12 Nisan 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder