“SILADAN UZAKTA”
“Şimdi rağbet güzel ile zengine” der bir türkümüz;yazın dünyasında
rağbet,posteki-moderin yazarlara,siyasetteyse döneklere.
Ama dünya karşıtlarda oluşuyor ya,aykırılar,ayrık otları da arada
varolmayı,üretip türetmeyi sürdürüyor.
Gerçi Fakir Baykurt’un kendisi göçtü,ama onun gibi Köy Enstitülü bir
an-babanın değerbilir çocuğu Oktay Şimşek’in Papirüs Yayınevi,ülkemizin içine
sokulduğu korkunç koşullara karşın,Baykurt’un 50 yaşındayken Tübingen’de yazmaya
karar verip Stuttgart treninde başladığı özyşam öyküsünün 15 yıl sonra,17 Nisan
1994’te Duisburg’da bitirdiği 7.cildini basmayı başardı.
Tepemizde oynanan oyunları,altımıza oyulan tuzakları daha başka
gözüpek,açıksözlü,dürüst insanların yanında,öyle uzağa gitmeden,haftada birkaç
kez Cumhuriyet’te, Erol Manisalı’nın yazılarında kolayca okuyup
anımsayabilirsiniz.
Fakir Baykurt,Erol Manisalı’nın bıkıp usanmadan yinelediği
doğruları,gerçekleri 70 yıllık ömrü boyunca en tutarlı,en yalın,en güzel biçimde
dile getirmeye çalışmış yazarlarımızdan biridir,biliyorsunuz.
Özyaşam öyküsünün önceki ciltlerini okudunuz mu bilmem? Sıladan
Uzakta,binlerce sayfalık bu anı-romanı nasıl tasarladığını,nasıl yazdığını
anlatıyor.
“Elli yaşıma girince,yaşadıklarımı yazmaya karar verdim:kişiliğimi oluşturan
olayları,katıldığım girişimleri,çevremden gördüğüm desteği,harcadığım
çabaları,biriken deneylerimi.Pek çoktur bunlar.
Şu yazdığım sonsöze durmadan çalıştım.Yaşamımı bu derece güzelleştiren asıl
nokta,çabalarımın gür oluşu,birikimlerimin önemli oluşudur.Bunlar yazarken
geride kalan yıllarımı inceledim.İşte o zaman ayırdına vardım,yaşamım gerçekten
güzel.
...
Ellerin kendine kullanacak aklı nasıl olsa vardır,ben gene kendi eksiğime
döneyim.Özyaşamımı nasıl yazacaktım?Uzun süre notlar alarak zarflar dolusu gereç
biriktirdim.Hangi biçimde yazacağımı bir yandan düşündüm,bir yandan
araştırdım.Anı,özyaşam,bunlar ayrı ayrı işler olmakla birlikte,aynı kapıya
çıkar.Ama ben anı da,özyaşam da yazmayacaktım.Kendim romancıyım,ama şimdiye dek
toplumu yazmayı iş edindim.Kendi yaşamımı romanlaştırmam gerekmezdi.
Aynı zamanda öykücüyüm ben;öykülerden oluşan cilt cilt kitap yaymladım.Önüme
koyduğum notları evirip çevirince öyküler yazmanın uygun olacağını gördüm.
Öykü,yazınsal türler içinde benim sevgilimdir!Çekinmeden özyaşam öyküleri
yazmayı planladım.
...
Yeryüzünün pek çok ülkesini gördüm.Alnıma değişik ülkelerin güneşi
vurdu.Gezdiğim ülkelerde hm toprakları,hem halkları çok sevdim.Bu dünya büyük
bir varsıllıktır.Yaşamlarımızın her günü birer cennet olabilir,ama insanoğluna
dayatılan cehennemdir.Yeryüzünün yarıdan çoğu kan emicilerin elindedir.Körpe
gelinlerin,bıyığı yeni terlemiş damatların,yeni doğan çocukların mutluluğu
sömürgenler,buyurganlar elide çarçur olur.Üstelik insanlar okuyup öğrenip
gerçeği göreceği,onu değiştirmek için savaşıma katılacağı yerde binlerce yıllık
dogmaları afyon lokumları gibi yutarak hem savaşımdan kaçmakta,hem kendi iyiliği
için savaşanların ayağını çelmektedir.Bunun ayırdına vardım.İnsanlar nasıl bir
sakıncanın içindedir,anlasın diye öğrendiklerimi,bildiklerimi var gücümle
yazmayı sürdürdüm.Bu kitapların birer çağrı,daha doğrusu çığlıktır.Sağırları
körleri kurtuluşa çağıran bir çığlık!
...
Yurdumuzda ve dünyada sömürü olanca ağırlığıyla,yoğunluğuyla
sürüyor.Sömürünün yalnız altını değil,üstünü de çizebilmek için sosyalizmin
zorunluğu sürüyor.Cayan caysın ben cayma gereği duymuyorum.60 Yaş
Sözleşmesi’nde,başka yazılarımda belirttim,tek kişi kalsam da sosylizme inancım
sürecektir.Benim temelim yoksullukla atıldı,ama yapım umut taşlarıyla
yükseldi.(...)Hiç kuşkum yok,kitleler hâlinde yeniden çoğalacağız.Biz dünyayı
yüzünden,yüzeyinden değil,temelinden
değiştireceğiz.Yenileceğiz,yenileceğiz,sonunda yeneceğiz.Bugün olmazsa,yarın
kanacağız.
Bahçeler çitsiz
Kilitsiz kapısız bir dünya.”
Cumhuriyet,10.7.2002
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder