SERPİL’İN BEHRAMKALESİ
Behramkale’yi (Assos’u) bulup bize sevdiren sevgili baldızım Serpil Kıral’dı;
bütün dürüst emekçiler gibi bin bir güçlükle sıkıntıyla geçen ömrüne karşın,
güzel, dingin, çarpıcı yerleri bulur, bizi de götürürdü. Behramkale’den önce,
Marmara Adası’na taşıdı birkaç yıl hepimizi, çok da mutlu olduk o temiz denizli,
gösterişsiz yaşamlı adada. Derken bir gün Behramkale’ye geldi kızı Zeynep’le, ve
vuruldu. Bıkıp usanmadan övmeye başladı. Sanırım ilk kez 1988’de geldik buraya,
Balıkçı Mehmet’in evinde 15 gün kaldık.
O günlerden belleğimde, sabah gün doğarken kalkıp, Nilgün ve Nurhan’la
Delicedere boyunca, ağaçlar arasında yaptığım uzun yürüyüşler, yolun sonunda
karşımıza çıkan koyun ağılları.
Daha sonra, İbrahim Hoca ile ortaklarının işlettikleri, Sivrice’deki Çağın
Motel’i anlatmaya başladı ballandıra ballandıra, orada da iki hafta kaldık; o
günlerde Sivrice denizi gerçek bir akvaryumdu, pırıl pırıl sularda benim
bakmaya, Sevil’inse dalmaya doyamadığımız bir balık ve kabuk zenginliği vardı,
Sevilciğim onların yüzlercesini topladı, evimizi süsledi, eşe dosta dağıttı
Serpil Behram’a o kadar vurgundu ki, yaz kış burada yaşamak üzere çare
aramaya girişti, neyse ki İlyas Usta’ya rastladı; onun oğulları için yapmaya
başladığı evlerden birine, Hüseyin’inkine kiracı olduk; o bahçeli evde yaşarken
en büyük sıkıntımız su kesintileriydi; o kadar ki, sabah yıkamak üzere başına
kına yakan Sevil, kalkıp suyun akmadığını görünce deliye döndü; bereket, Hasan
Kaplan’la Sivrice’ye giderken Bektaş’ın altında hayvanların sulandığı büyük bir
çeşme vardı, orada yıkanıp arınabildi.
Ve 9 yıl önce çok büyük değişim oldu köyde, daha önce İhtiyar Heyeti’nde
görev yapan Hüseyin Kaplan muhtar seçildi; yönetime yardım eden arkadaşları Ali
Şen, Mustafa Bayram, İbrahim Öztürk ve Yusuf Özkan’la el ele, sessizce işe
koyulan Hüseyin Kaplan, köyün tozlu yollarını alanlarını tertemiz taşlarla
kaplattı; hele aşağı mahallede hemen hiç akmayan suya çözüm buldu, daha derin
bir kuyu açtırdı, su motorunu ikiledi, biri bozulunca öbürü devreye sokmak
üzere; su gibi durmadan kesilen elektriği düzene kavuşturmak için direkleri
telleri yeniledi; telefon santralı da elden geçirildi, haberleşme düzeldi. Henüz
tamamlanamasa da, köyün altına kanal döşetmeye başladı; geçen gün sorduğumuzda,
ilk fırsatta köye bir de müze açmayı tasarladığını söyledi, heyecanla. Bu yıl
gelince bir de baktık, köyün bütün derme çatma satış tezgahları, iki marangozun,
Cahit’le Muzaffer’in hünerli elleriyle yenilenmiş, gıcır gıcır olmuş.
Şu kısa özet bile, halktan toplanan vergiler hizmete yatırıldığı zaman, 9 yıl
gibi kısa bir sürede bile neler yapılabildiğin en canlı kanıtı; keşke Ankara’ya
da bir Hüseyin Kaplan bulup başbakan yapabilseydik.
Ardındn talih yardım etti, İlyas Usta oğlunu evlendirmek üzere bize evinden
çıkardı; Serpil’le Sevil¸Kaplanların eski evini aldılar; Serpilciğim buradan,
Sevil’le Zeynep de İstanbul’dan gelerek evi bitirdiler, mücevher gibi bir yuva
oluşturdular.
Şimdi sabah ve akşamları, köyün güzel görünümlü kahvesinin önünde toplaşıp
çayımızı adaçayımızı içtiğimiz sevgili dostlarım Kadir,Mustafa, Hasan Kumkale ve
Nuri, Bekir, Hüseyin, Ahmet,Şaban ağabeylerle biri gelip biri kalkan her marka
arabaya, içlerinden inen Suudi ya da Amerikan kırması insanlara bakıyoruz,
merakla, kaygıyla: bu insanlar yurttaş değiller, Cumhuriyet yurttaşı hiç
değiller; Batı’nın, başta ABD, AB, bütün talancı sömürgecilerin yalanlarına
kanmış, uyutulmuş tüketim hastaları: ne çevre kirlenmesi umurlarında, ne ozonun
delinmesi, dolayısıyla iklim değişmesi, havanın ısınması, yağışın azalması,
dünyanın çölleşmesi; Ankara’daki gibi,en temel gereksinmeleri olan su için,
çözüm olarak, çılgın Belediye Başkanı’nın önerisine uyup ellerini açıp yağmur
duasına çıkmaktan başka bir şey bilmiyor, yapamıyorlar
Neyse, ünlü söz uyarınca olması gereken olacak; ben şimdi hem bu eşsiz köyü
bulup bize tanıtan Serpilciğime de, onu yaşanır kılan, gittikçe güzelleştiren
Hüseyin Kaplan’la arkadaşlarına da sonsuz teşekkürler sunuyorum.
Cumhuriyet, 22 Ağustos 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder