“İNTİHARIN GENEL PROVASI”
Yaşarken, birçok sınamadan sonra, inandığımız, güvendiğimiz dostlar ediniriz,
biliyorsunuz; sevgili Bennu Yıldırımlar onlardandır bizim için. Ne zaman yeni
bir oyununu haber verse, güvenle, sevinçle koşarız yine nitelikli bir yapıt,
oynayış izleyeceğiz diye.
Bu kez de öyle oldu, İstanbul Belediyesi’nin Müsahipzade Tiyatrosu’ndaki
İntiharın Genel Provası’nı duyurup çağırdığında, aynı yargılarla koştuk.
Ve umduğumuzun kat kat üstünde bir şaşkınlık, sevinç yaşadık: Duşan
Kovaçeviç’ten Bilge Emin’in başarıyla çevirdiği oyun, son zamanlarda özlemini
çektiğim şeyi gerçekleştirmişti: çağımızın temel sorunlarını çok üst düzeyli bir
anlatımla ele almış.
ABD önderliğindeki Küresel Saldırı’yla param parça edilen Yugoslavya’da
insanların günlük yaşamı; bir günde, bir gecede işlerini, evlerini, eşlerini
yitiren üstelik kimisi bir değil iki üniversite bitirmiş insanların – şimdi
bizde yavaş yavaş aynı umutsuzluk, güçsüzlük burgacına sürüklenen subaylar gibi
– art arda canların kıyışlarını işlemiş.
Önce büyükelçilik yapan, sonra tiyatroya yönelen, dramaturgluk eğitimi alan,
sanat yönetmeni olan Kovaçeviç, birçok oyun, film öyküsü yazmış, iki de film
çekmiş.
Bakın ne diyor oyunu konusunda:
“Oyun, Tuna köprüsünde intihar etmek isteyen bir öyküsünü anlatıyor.”…”Oyunu
yazma düşüncesi, gazetelerdeki haberlerden doğdu. Bunlar, öyküleri kurgulanmış
gerçek kişilerdir. Ayrıca, Sırbistan’da intiharların her geçen gün artmasını
korkuyla izliyorum. Neredeyse her gün, birinin intihar ettiğini okuyorum. Bir
toplum için, büyük bir felakete işarettir bu. Yaklaşan bu yıkım karşısında
canımı koruma aracının adı, güldürü’dür. Bu, karanlıkta bir pencere ve aydınlık
bulma umududur.” “Oyundaki sahnelere Belgrad köprülerinde sık sık rastlanıyor.
Çevrelerinde de intihar etmek isteyen kişinin yandaşları…Yandaşlar, kendi
işlerine dönebilmek için, bu umutsuz insanların giriştikleri işi bir an önce
bitirmesini bekliyorlar.” Böyle çalkantılı, hastalıklı bir dönemde, frenleri
paklamış uygarlığın sürücüsü çok güçlüdür; kokain içmiş birinin enerjisini
kazanmıştır. O arada içki, yoksullara, yani engelli arabaları sürenlere
bırakılmıştır. Yeryüzündeki bütün yıkımların sorumlusuysa, kumrudur, inektir,
domuzdur, huş ağacıdır. Bu ‘masal’ doğru sayılıyorsa, yaşadığımız dünya 20.
Yüzyıl’ın yanlışlarını (ayıplarını) yineleyecek demektir.”
Oyunu M. Nurullah Tuncer sahneye koymuş; sahne tasarımı da onun; zaten
yönetmenlikten önce sahne sanatları eğitimi almış, Mimar Sinan Üniversitesi’nin
Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü’nde öğretmenlik yapmış; birçok oyunda sahne
tasarımı onun. 2006’dan başlayarak yönetmenliğe de geçmiş.
Bu oyunun sahne tasarımı da, oyuncu yönetimi de dört dörtlük; bütün sorunları
en az gereçle, ez yalın biçimde çözmüş. Aynı şey Nihal Kaplangı’nın giysileri,
Fatih M. Haroğlu’nun ışık tasarımı, Nedim Yıldız’ın müzikleri, Handan
Ergiydiren’in dansları, Aksel Zeydan’ın canlandırmaları, Ersin Aşar’ın sesli
etkileri için de geçerli.
Bennu Yıldırımlar oyunda kadını, İbrahim Can balıkçıyı canlandırıyor; Bora
Seçkin ile Serhat Mustafa Kılıç ise ikişer üçer kişiyi; hepsi çok başarılı.
Oyun bittiğinde, gözümüze kulağımıza inanamadık Nilgün, Sevgi, ben; uzun
süredir bu kadar tutarlı, söylemek istediğini çok iyi bilen, çok güzel anlatan,
kusursuz canlandırılan bir oyun izlememiştik.
Üstelik, tiyatroları dolduran oyunların, sinemaları kaplayan filmlerin
%99’unun yanına bile yanaşmadığı bir işe girişmiş Kovaçeviç: çağımızın küresel
sorunlarını, acılarını bireylerle anlatmış.
Dolayısıyla, anlattıkları her gün, her an, her ülkede yaşanabilir,
yaşanmakta.
Bu korkunç yazgıdan kurtulmanın yolu da belli aslında: para için, erk için
(hangi erkse?), dünyaya egemen olmak için yaşama sevdasından hemen şu anda
vazgeçmek gerekiyor; Küba’nın öncülük ettiği, Güney Amerika’daki öbür eski
sömürge ülkelerinin ondan örnek alarak birer ikişer geçme savaşında oldukları,
gerçek bilgi ve sevgiye dayalı, dayanışmacı, paylaşmacı düzene geçiş.
İnsanın yeryüzündeki varlığı da zaten bütün ülkeleri Yugoslavya’ya benzetmeye
yemin etmişlerle bu yeni toplumcu düzene sımsıkı sarılacaklar arasındaki
çekişmenin sonucuna bağlı olacak.
Ama siz, bu arada hemen koşun İntiharın Genel Provası’na; dostlarınıza da
duyurun.
bertan37@hotmail.com
Ulus Gazetesi, 1 Mart 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder