7 Ocak 2013 Pazartesi

“İNTİHARIN GENEL PROVASI”

“İNTİHARIN GENEL PROVASI”


Yaşarken, birçok sınamadan sonra, inandığımız, güvendiğimiz dostlar ediniriz, biliyorsunuz; sevgili Bennu Yıldırımlar onlardandır bizim için. Ne zaman yeni bir oyununu haber verse, güvenle, sevinçle koşarız yine nitelikli bir yapıt, oynayış izleyeceğiz diye.
Bu kez de öyle oldu, İstanbul Belediyesi’nin Müsahipzade Tiyatrosu’ndaki İntiharın Genel Provası’nı duyurup çağırdığında, aynı yargılarla koştuk.
Ve umduğumuzun kat kat üstünde bir şaşkınlık, sevinç yaşadık: Duşan Kovaçeviç’ten Bilge Emin’in başarıyla çevirdiği oyun, son zamanlarda özlemini çektiğim şeyi gerçekleştirmişti: çağımızın temel sorunlarını çok üst düzeyli bir anlatımla ele almış.
ABD önderliğindeki Küresel Saldırı’yla param parça edilen Yugoslavya’da insanların günlük yaşamı; bir günde, bir gecede işlerini, evlerini, eşlerini yitiren üstelik kimisi bir değil iki üniversite bitirmiş insanların – şimdi bizde yavaş yavaş aynı umutsuzluk, güçsüzlük burgacına sürüklenen subaylar gibi – art arda canların kıyışlarını işlemiş.
Önce büyükelçilik yapan, sonra tiyatroya yönelen, dramaturgluk eğitimi alan, sanat yönetmeni olan Kovaçeviç, birçok oyun, film öyküsü yazmış, iki de film çekmiş.
Bakın ne diyor oyunu konusunda:
“Oyun, Tuna köprüsünde intihar etmek isteyen bir öyküsünü anlatıyor.”…”Oyunu yazma düşüncesi, gazetelerdeki haberlerden doğdu. Bunlar, öyküleri kurgulanmış gerçek kişilerdir. Ayrıca, Sırbistan’da intiharların her geçen gün artmasını korkuyla izliyorum. Neredeyse her gün, birinin intihar ettiğini okuyorum. Bir toplum için, büyük bir felakete işarettir bu. Yaklaşan bu yıkım karşısında canımı koruma aracının adı, güldürü’dür. Bu, karanlıkta bir pencere ve aydınlık bulma umududur.” “Oyundaki sahnelere Belgrad köprülerinde sık sık rastlanıyor. Çevrelerinde de intihar etmek isteyen kişinin yandaşları…Yandaşlar, kendi işlerine dönebilmek için, bu umutsuz insanların giriştikleri işi bir an önce bitirmesini bekliyorlar.” Böyle çalkantılı, hastalıklı bir dönemde, frenleri paklamış uygarlığın sürücüsü çok güçlüdür; kokain içmiş birinin enerjisini kazanmıştır. O arada içki, yoksullara, yani engelli arabaları sürenlere bırakılmıştır. Yeryüzündeki bütün yıkımların sorumlusuysa, kumrudur, inektir, domuzdur, huş ağacıdır. Bu ‘masal’ doğru sayılıyorsa, yaşadığımız dünya 20. Yüzyıl’ın yanlışlarını (ayıplarını) yineleyecek demektir.”
Oyunu M. Nurullah Tuncer sahneye koymuş; sahne tasarımı da onun; zaten yönetmenlikten önce sahne sanatları eğitimi almış, Mimar Sinan Üniversitesi’nin Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü’nde öğretmenlik yapmış; birçok oyunda sahne tasarımı onun. 2006’dan başlayarak yönetmenliğe de geçmiş.
Bu oyunun sahne tasarımı da, oyuncu yönetimi de dört dörtlük; bütün sorunları en az gereçle, ez yalın biçimde çözmüş. Aynı şey Nihal Kaplangı’nın giysileri, Fatih M. Haroğlu’nun ışık tasarımı, Nedim Yıldız’ın müzikleri, Handan Ergiydiren’in dansları, Aksel Zeydan’ın canlandırmaları, Ersin Aşar’ın sesli etkileri için de geçerli.
Bennu Yıldırımlar oyunda kadını, İbrahim Can balıkçıyı canlandırıyor; Bora Seçkin ile Serhat Mustafa Kılıç ise ikişer üçer kişiyi; hepsi çok başarılı.
Oyun bittiğinde, gözümüze kulağımıza inanamadık Nilgün, Sevgi, ben; uzun süredir bu kadar tutarlı, söylemek istediğini çok iyi bilen, çok güzel anlatan, kusursuz canlandırılan bir oyun izlememiştik.
Üstelik, tiyatroları dolduran oyunların, sinemaları kaplayan filmlerin %99’unun yanına bile yanaşmadığı bir işe girişmiş Kovaçeviç: çağımızın küresel sorunlarını, acılarını bireylerle anlatmış.
Dolayısıyla, anlattıkları her gün, her an, her ülkede yaşanabilir, yaşanmakta.
Bu korkunç yazgıdan kurtulmanın yolu da belli aslında: para için, erk için (hangi erkse?), dünyaya egemen olmak için yaşama sevdasından hemen şu anda vazgeçmek gerekiyor; Küba’nın öncülük ettiği, Güney Amerika’daki öbür eski sömürge ülkelerinin ondan örnek alarak birer ikişer geçme savaşında oldukları, gerçek bilgi ve sevgiye dayalı, dayanışmacı, paylaşmacı düzene geçiş.
İnsanın yeryüzündeki varlığı da zaten bütün ülkeleri Yugoslavya’ya benzetmeye yemin etmişlerle bu yeni toplumcu düzene sımsıkı sarılacaklar arasındaki çekişmenin sonucuna bağlı olacak.
Ama siz, bu arada hemen koşun İntiharın Genel Provası’na; dostlarınıza da duyurun.

bertan37@hotmail.com

Ulus Gazetesi, 1 Mart 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder