FADİME BALTACIOĞLU
Az önce kapı çalındı, kargocu oğlan büyükçe bir paket getirdi, açtım baktım
sevgili Fadime Baltacıoğlu’nun Ankara’daki 47. Sanat Yılı’nı kutlayan sergisinin
kitabı. Çok sevindim elbet; 2000’de İstanbul’da, şimdi yerinde yeller esen
Emlakbank Galerisi’nde tanışmamızdan beri haber alamamıştım ondan.
Merak eden bir saniyede öğrenebilir google’dan, Fadime, Cumhuruyitemizin
temel taşlarından Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu’ nun kızı; anasından babasından
elbette çok sağlam özler almış; bunun üstüne sıkı bir aile, okul eğitimi de
eklenmiş; ve olasılık- gereklilik ikilisi uyarınca, babası kadar sağlam bir
ustaya, sevgili Mahmut Cûda’ya da çıraklık etmiş. Bütün bu altyapı, Henri
Laborit’nin karıştırıcı adını verdiği düşgücüyle birleşince, ortaya çok özgün,
çarpıcı ürünler çıkmış, çıkıyor.
İlk sergisini 1963’te İstanbul’da, Galeri Moderno’da açmış, bu son sergisi
Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde açılmış 2 Şubat’ta.
Resme yetenekli doğduğunu gören babası, hemen herkesin öğüdünün tersine,
kızını Paris’e göndermeye yanaşmamış; “burada da son derece yetenekli
öğretmenler, ustalar” var diyerek yurdunda bırakmış; 1961’de başlamışlar Cûda
Usta’yla çalışmaya, dört yıl sürmüş çıraklık. Ama ilk sergisini 63’te
açabildiğine göre, çırağın ne kadar hızla yol aldığını kestirebilirsiniz
kolayca.
Hani ekin’i (kültür’ü) bütün öğrendiklerimizi unuttuktan sonra geriye kalan
diye tanımlarlar ya, Fadime Baltacıoğlu’nun bunun canlı kanıtı; resmi çizme ve
renklendirme yol ve yöntemlerini öğrendikten sonra, sanırım artık öyle bir
olgunluğa ulaşmış ki, bizim sevgili Cihat Burak gibi, neye baksa, neyi görse
resme dönüştürüyor.
Bakın kendisi ne diyor bu konuda:
“Güzelin kurallarına bir birikim ve sezgi gücü ile ulaştığıma inanıyorum.
Kompozisyon, röfle, ışık, gölge, armoni, anatomi, renk perspektifi, tasarı
geometri olmak üzere hepsini öğrendim. Ancak tuvalin önüne oturduğum zaman
bunların hiçbirini düşünmedim. Resim yaparken yalnız içimden gele sese kulak
verdim. O ses bana her zaman ne yapmam gerektiğini söyledi. “
Doğrusu, gerçekten eksiksiz söylemiş ses ona ne yapması gerektiğini, ve daha
da güzeli, Fadime de isteneni çarpıcı, şiirsel bir dille anlatmayı başarmış.
Ankara’dan Yedi Punto tasarımevinin özenle tasarlayıp bastığı kitaba
bakıyorum, ister yurdumuzdan, ister Avrupa’dan bin kentin sokaklarını,
kahvelerini, evlerini çizip boyasın; ister ilgisini çeken bir insanın resmini
yapsın, resimsel anlatım sağlam, kendine güvenli, yalın. Tıpkı müzikteki gibi,
elinde, beyninde sihirli değnek, yorumlama gücü var.
Yine olasılık-gereklilik ikilisi, Sevil’le benim de, ustası Mahmut Cûda ile
tanışıp dost olmamızı sağlamıştı; şimdi kitabı karıştırırken, başka bir düş
geçiyor kafamdan: Mahmut Bey yaşıyor, haberleşip birlikte gidiyoruz yetenekli
çırağının sergisine; inceler incesi Cûda Usta’nın talihli öğrencisinin işleri
karşısında duyduğu gerçek sevinci paylaşıyoruz.
Yazık ki, Mahmut Cûda usta çoktan aramızdan ayrıldı; sergi açılırken ben
İstanbul’dayım; ama sağolsun, bir sergilik tanışıklığımızı unutmamış, bana
kitabını göndermiş. Böylece, gitmiş kadar oldum. Şimdi artık, canım günlük
yaşamın pisliklerinden çok sıkılınca, açar açar bakarım, ustalığın yarattığı
güzelim uyumlarla kendime gelirim.
Bu güzel kitaba Önder Şenyapılı, Kıymet Giray, Nuri Abaç, Ayla Ersoy, Ahmet
Köksal gibi yorumculardan alıntılar serpiştirilmiş.
Kitabın ortaya çıkmasında Kırşehirli Dernekler Federasyonu’nun katkıları
var
Sevgili Ankaralı sanatseverler, hemen koşun Çankaya’daki sergiye, kendinize
görsel bir şölen çekin.
bertan37@hotmail.com
Ulus Gazetesi, 8 Şubat 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder