7 Ocak 2013 Pazartesi

FADİME BALTACIOĞLU

FADİME BALTACIOĞLU


Az önce kapı çalındı, kargocu oğlan büyükçe bir paket getirdi, açtım baktım sevgili Fadime Baltacıoğlu’nun Ankara’daki 47. Sanat Yılı’nı kutlayan sergisinin kitabı. Çok sevindim elbet; 2000’de İstanbul’da, şimdi yerinde yeller esen Emlakbank Galerisi’nde tanışmamızdan beri haber alamamıştım ondan.
Merak eden bir saniyede öğrenebilir google’dan, Fadime, Cumhuruyitemizin temel taşlarından Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu’ nun kızı; anasından babasından elbette çok sağlam özler almış; bunun üstüne sıkı bir aile, okul eğitimi de eklenmiş; ve olasılık- gereklilik ikilisi uyarınca, babası kadar sağlam bir ustaya, sevgili Mahmut Cûda’ya da çıraklık etmiş. Bütün bu altyapı, Henri Laborit’nin karıştırıcı adını verdiği düşgücüyle birleşince, ortaya çok özgün, çarpıcı ürünler çıkmış, çıkıyor.
İlk sergisini 1963’te İstanbul’da, Galeri Moderno’da açmış, bu son sergisi Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde açılmış 2 Şubat’ta.
Resme yetenekli doğduğunu gören babası, hemen herkesin öğüdünün tersine, kızını Paris’e göndermeye yanaşmamış; “burada da son derece yetenekli öğretmenler, ustalar” var diyerek yurdunda bırakmış; 1961’de başlamışlar Cûda Usta’yla çalışmaya, dört yıl sürmüş çıraklık. Ama ilk sergisini 63’te açabildiğine göre, çırağın ne kadar hızla yol aldığını kestirebilirsiniz kolayca.
Hani ekin’i (kültür’ü) bütün öğrendiklerimizi unuttuktan sonra geriye kalan diye tanımlarlar ya, Fadime Baltacıoğlu’nun bunun canlı kanıtı; resmi çizme ve renklendirme yol ve yöntemlerini öğrendikten sonra, sanırım artık öyle bir olgunluğa ulaşmış ki, bizim sevgili Cihat Burak gibi, neye baksa, neyi görse resme dönüştürüyor.
Bakın kendisi ne diyor bu konuda:
“Güzelin kurallarına bir birikim ve sezgi gücü ile ulaştığıma inanıyorum. Kompozisyon, röfle, ışık, gölge, armoni, anatomi, renk perspektifi, tasarı geometri olmak üzere hepsini öğrendim. Ancak tuvalin önüne oturduğum zaman bunların hiçbirini düşünmedim. Resim yaparken yalnız içimden gele sese kulak verdim. O ses bana her zaman ne yapmam gerektiğini söyledi. “
Doğrusu, gerçekten eksiksiz söylemiş ses ona ne yapması gerektiğini, ve daha da güzeli, Fadime de isteneni çarpıcı, şiirsel bir dille anlatmayı başarmış.
Ankara’dan Yedi Punto tasarımevinin özenle tasarlayıp bastığı kitaba bakıyorum, ister yurdumuzdan, ister Avrupa’dan bin kentin sokaklarını, kahvelerini, evlerini çizip boyasın; ister ilgisini çeken bir insanın resmini yapsın, resimsel anlatım sağlam, kendine güvenli, yalın. Tıpkı müzikteki gibi, elinde, beyninde sihirli değnek, yorumlama gücü var.
Yine olasılık-gereklilik ikilisi, Sevil’le benim de, ustası Mahmut Cûda ile tanışıp dost olmamızı sağlamıştı; şimdi kitabı karıştırırken, başka bir düş geçiyor kafamdan: Mahmut Bey yaşıyor, haberleşip birlikte gidiyoruz yetenekli çırağının sergisine; inceler incesi Cûda Usta’nın talihli öğrencisinin işleri karşısında duyduğu gerçek sevinci paylaşıyoruz.
Yazık ki, Mahmut Cûda usta çoktan aramızdan ayrıldı; sergi açılırken ben İstanbul’dayım; ama sağolsun, bir sergilik tanışıklığımızı unutmamış, bana kitabını göndermiş. Böylece, gitmiş kadar oldum. Şimdi artık, canım günlük yaşamın pisliklerinden çok sıkılınca, açar açar bakarım, ustalığın yarattığı güzelim uyumlarla kendime gelirim.
Bu güzel kitaba Önder Şenyapılı, Kıymet Giray, Nuri Abaç, Ayla Ersoy, Ahmet Köksal gibi yorumculardan alıntılar serpiştirilmiş.
Kitabın ortaya çıkmasında Kırşehirli Dernekler Federasyonu’nun katkıları var
Sevgili Ankaralı sanatseverler, hemen koşun Çankaya’daki sergiye, kendinize görsel bir şölen çekin.
bertan37@hotmail.com
Ulus Gazetesi, 8 Şubat 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder