GÖNÜL BORCU
2011 Temmuz’unda, Sevil’in annesi hastaneye yatınca,
Assos’tan İstanbul’a dönmek zorunda kaldık; kimi günler, sevgili dostumuz Nilgün Şarman’a Moda’ya gidiyorum; iskeleye yürüyerek
iniyoruz. Bir akşam yine çıktık, dondurmacı Ali’nin önüne gelince yüreğim sıkıştı; oturup dinlendim, geçti. Yeniden
yola koyulduk, 100 metre sonra yine oturmak zorunda kaldım.Bunu uyarı saydık Nilgün’le, ertesi gün Sevil’in hekimi, ortak dostumuz Uzm.. Dr. Saim Ayvalıoğlu’nu arayıp
bana iyi bir kalp uzmanı önermesini rica ettim; o hemen işe koyuldu, GATA’da, Prof. Dr. Bekir Sıtkı’nın beni
beklediğini söyledi. Gittim, sıkıntımı anlattım, hemen, bu belirtiler damarların tıkandığını gösteriyor, yatın, yarın stant
takalım, dedi.
Yattım,
sabah erkenden ameliyat odasına alınacaktım, ama sabah verilen kanda üre ve kreatinin
yüksek çıkmış vazgeçildi; demek ki ciddi böbrek yetmezliği de vardı. Önce onu
ele aldılar; kollarımda fistül için yer açılması gerekiyordu, birkaç kez
denediler, ama damarlarım çok inceymiş. Başarılamadı.
Bir
öğleden sonra kapım çalındı, güler yüzlü bir bey geldi; sizinle tanışmaya geldim, ben sinirbilimci (nörolog) Mehmet Saracoğlu,
dedi; meğer 40 yıllık okurummuş.
Araya
girdi, tatilden dönen kalp daman profesörüyle tanıştırdı beni; Prof. Mustafa bey işi başardı, koluma
fistül yerleştirildi. Böylece kanımı arıtmak üzere diyalize girmeye başladım,
ancak bütün bu işlemler tam 5 ay sürdü; o arada Bekir Sıtkı bey bana tam anlamıyla kardeşi gibi davrandı, denize
bakan özel bir odada yatırdı, olanca özeni gösterdi.
Ama
küresel soygun verdiği buyruklarla devlet üniversitelerinden de,
hastanelerinden de bütün profesörleri kaçırmış, işler gencecik doktorlara
kalmıştı. Her düşünülen kolay yerine getirilemiyordu. Bunun üzerine, Bekir Sıtkı beyle Mehmet bey kafa kafaya verip bana gücenilir bir kalp uzmanı
aradılar, Folerance Nightingal’de çalışan Prof.
Dr. Belhan’ı seçip beni ona yolladılar. Damar aktarma işlemim başarıyla
gerçekleştirildi.
Ancak,
böbrek yetmezliği yeri yerinde duruyor, haftada üç gün, dörder saat diyalize
gitmek zorunda kalıyordum; sağolsunlar, Nilgün’le
Sevil, kardeşim Erkan Onaran böbreklerinin
birini bana vermeyi önerdiler; ben de eşimle denemeyi seçtim.
O arada, bilgisayarın bana tanıştırdığı sevgili
Lale Gürman bize Orhan Çekiç’in eşi Gülay’dan söze etti;
Orhan da yıllardır böbrek yetmezliği
çekermiş; Gülay aramış taramış. Akdeniz
Üniversitesi’nde çalışan Prof. Dr.
Alihan Gürkan’ı bulmuş, bu değerli uzman, işini çok geliştirmiş, ille de
uygun böbrek gerekmiyormuş artık aktarma işinin yapılabilmesi için, çapraz yöntem’de siz börek
bağışlıyorsunuz, size uyanı getirip takıyorlar. Çekiç’ler Antalya’ya komşu, diyalizden kurtulmuşlar.
Gülay sağolsun, Sevil’le
Nilgün’ü alıp Acıbadem Hastanesinin
Yeşilköy’deki İnternational şubesindeki Nurcan
Çiftçi’ye götürdü, bu genç güzel hanım böbrek aktarma merkezinde eşgüdümü
sağlıyor, arkadaşı Derya Kaymak’la
birlikte; Nisan’da onu görmeye gittik; bypass geçirdiğim için önce kalbime
baktılar; yeni damarlarım organlara yeterli kanı taşıyamıyormuş. Bunun üzerine
Eylül’de yeniden denemek üzere Assos’a gittik, yazı geçirdik, gelince bir daha
başvurduk.
Bu
kez yüreğim inceleme sınavını geçti; o zaman ikimizi de tepeden tırnağa
incelemeye giriştiler, bundan da başarıyla çıkınca, 16 Ekim’de hastaneye
yattık, 17’sinde hekimlerimiz işlemi gerçekleştirdi.
Yaşadığımzda
belirleyi olan kuşkusuz candaşım Sevil’di;
Cemal Süreya’nın değini yaptı: “önce
öptü, sonra (yeniden) dünyaya getirdi beni”.
Bu
sıra dışı hekim kümesinde, Prof. Dr.
Alihan’ın yanında şu uzmanlar çalışıyordu: Doç. Dr. Ülkem Çakır, Op. Dr. Ercüment Gürlüler. Op. Dr. Nâzım Güreş,
Op.Dr. Altan Alim.
Yatırıldığımız 4.
katta çalışan hemşirelerin, hastabakıcıların, temizlikçilerin, kısacası bütün
emekçilerin hepsi hârikaydı.
Bir
yılı aşan bu sağaltım döneminde bize bir mucize armağan edenlerin hepsine
yürekten teşekkür ediyoruz.
Ama
bununla bitmiyor gönül borcum; şimdi aklı eder bütün yurttaşlarıma
sesleniyorum; ölünce organlarınızı bağışlayın,
sizinle birlikte toprağa gömmeyin, bir sürü canı kurtarın.
İkinci
olarak,böbrek yetmezliği çeken bir yakınınız varsa, Acıbadem İnternational Hastanesi’ne koşun,
kendinizi Prof. Dr. Alihan Gürman ve arkadaşlarının sihirli ellerine teslim
edin: en büyük iyiliği yapmış olursunuz.
Edebiyat
Galerisi, 22 Kasım 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder