8 Ocak 2013 Salı

FAKİR BAYKURT’UN ŞAŞMAZ SAPMAZ SOLDUYUSU

FAKİR BAYKURT’UN ŞAŞMAZ SAPMAZ SOLDUYUSU



“Nedir en zor şey?görmek,gözünün önündekini”,demiş Goethe;yeryüzündeki milyarlarca insan,yaşamlarının her saniyesinde bunun doğruluğunu sınamakta:bunun nedeniyse,insan denen varlığın,yaklaşık on bin yıldır gerçek kılavuzdan,somut bilim’den yoksun yaşaması,yaşatılması.
Fakir Baykurt’sa,gözünün önündekini görebilmiş ender insanlardan biri;üstelik,kalıtımla getirdiği üstünyetenekle,Atatürk’ün açtığı çağdaş bilim yolunda kararlıca yürümeye ant içmiş 1945 öncesinin kuşaklarının çok kısa bir süre yaşatabildikleri okullarda,Köy Enstitüleri’nde,Anadolu topraklarından fışkırmış pırıl pırıl kafaların verdikleri eğitim-öğretimle beyin ve sinir hücrelerini evrensel bilgiyle donatabildiği için,ömür boyu görüp açık seçik anlatabilmiş biri.
Fakir Baykurt,gözde değil artık;tüketim saraylarında başka gözdeler kalça kıvırmakta;ama bu kıvırmalar insanlığı,giderek yerküreyi evrensel ömründen önce yokoluşa götüreceğe benziyor.
Eskiden okumuş olanlar anımsamak,yeni yetişenlerse belleyip unutmamak üzere Fakir’in Amerikan Sargısı’nı,Keklik’ini,Köygöçüren’ini,Yayla’sını tam bugünlerde okuyabilselerdi;elindeki bütün olanaklarla,yeryüzünün en bilgisiz,en yoksul bırakılmış ülkesinin tepesine çullanan –aslında ondan daha bilgisiz – bir ülkenin,ABD’nin,2.Dünya Savaşı’ndan beri,dünya halklarına neler ettiğini,daha neler edeceğini açık seçik görebilirlerdi.
Büyük söylevlerle,törenlerle açılan örnek çiftliklerin nasıl birer birer battığını;getirtilen damızlıkların nasıl kof çıktıklarını;Anadolu’nun güzelim bitki ve hayvanlarının kökünün nasıl kurutulduğunu,unutmamak üzere,beyinlerine kazırlardı.
Bilgi birikiminin önceki evrelerinde,bugün kullandığımız kavram ve terimlere henüz ulaşamadığımız için,Marx gibi üstünyekenekli kardeşlerimizin öncülüğünde,sorunlarımızı öncelik ve özellikle parasal-toplumsal terimlerle dile getirip çözmeye çalıştık:hastalıkların kaynağını artı-değer’in bölüşümünde,sınıf çatışmasında aradık;bu yolda önerilerde bulunduk,denemelere giriştik.
Oysa çağdaş bilim bizi şimdi başka bir noktaya getirdi;gerçek bilimsel öncüler,hepimizi,bütün bilimlerin,dahası evrenin temelini oluşturan matematikten ödünç alınmış terim dizisine taşıdı:evrendeki her şey artık bir ana-bütün¬’ün alt-bütünleri sayılıyor:atom molekülün içinde;molekül gözenin;göze,örgenin;örgen,bedenin;beden,çevrenin içinde;çevre,yerkürenin üstünde;yerküre de,uçsuz bucaksız evrenin bağrında.
Dolayısıyla,canlı cansız bütün varlıklar,karşıkonmaz,değiştirilmez,ayam uydurulması gereken bir bağımlılıkla birbirine bağlı;başka bir deyişle,şu anda kullandığımız us’umuz da aralarında,her şey evrenden ödünç alınmış durumda;çok çok 6-,70,80 yıl sonra geri verilecek.Kısacası,sınıflı,uluslu yoruma,kavgaya yer yok:imece,paylaşım,evrensel yapının gereği.
Nitekim,geçenlerde Türkçesi yayımlanan bir kitap Piyotr Kropotkin’in Karşılıklı Yardımlaşma’sı,bunun ayrıntılı kanıtlarıyla dolu;burada,Darwin’in ünlü varolma savaşımı’na,ancak milyonlarca yıl sonra görüp dile getirmeye hazır olabildiğimiz yardımlaşma-dayanışma kavramı eklenmiş oluyor.
Anadolu’muzun güzelim insanları Aleviler bunu çoktan yürürlüğe koymuşlar;ama dünyamızın başka köşelerinde yaşayan,en temel öğeden,cinsel doyum’dan yoksun yaşayan,yaşatılan insan kardeşlerimiz,ölümlü oluşumuzun verdiği korkuyu yenmek,doyumsuzluklarını unutmak üzere,parasal-siyasal erk’le avunmaya çabalıyorlar.
Alevilerin binlerce yıl önce bulduklarını,çağdaş Fransız düşünürlerinden Alain Jacquart şöyle özetliyordu bir konuşmasında:aslında insanın iki temel edimi var,varolmak ve sahip olmak.
Sahip olma edimi, yalnız dilbilgisinde işe yarar,bileşik zaman oluşturmakta kullanılır:can’ımız da aralarında,yeryüzündeki hiçbir şeye sahip olamayız.
Geriye,yardımlaşarak,elbirliğiyle,güle oynaya VAROLMA kalır.
21. Yüzyıl,bu iki temel edimden hangisini önemseyeceğimize;dolayısıyla,tek tek bireyler olarak da,toplumlar olarak da,içimizdeki,yerküredeki,evrendeki enerjiyi nasıl kullanacağımıza göre biçimlenecek.
Fakir Baykurt,şaşmaz,sapmaz solduyusuyla bu yalın olguyu daha 1945’lerde görüp yapıtlarında dile getirmiş;bu yüzden de,bütün gerçek öncüler gibi,sayısız çileye katlanmanın onurunu taşıyor.

Cumhuriyet,24.10.2001

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder