FAKİR BAYKURT’UN ŞAŞMAZ SAPMAZ SOLDUYUSU
“Nedir en zor şey?görmek,gözünün önündekini”,demiş Goethe;yeryüzündeki
milyarlarca insan,yaşamlarının her saniyesinde bunun doğruluğunu sınamakta:bunun
nedeniyse,insan denen varlığın,yaklaşık on bin yıldır gerçek kılavuzdan,somut
bilim’den yoksun yaşaması,yaşatılması.
Fakir Baykurt’sa,gözünün önündekini görebilmiş ender insanlardan
biri;üstelik,kalıtımla getirdiği üstünyetenekle,Atatürk’ün açtığı çağdaş bilim
yolunda kararlıca yürümeye ant içmiş 1945 öncesinin kuşaklarının çok kısa bir
süre yaşatabildikleri okullarda,Köy Enstitüleri’nde,Anadolu topraklarından
fışkırmış pırıl pırıl kafaların verdikleri eğitim-öğretimle beyin ve sinir
hücrelerini evrensel bilgiyle donatabildiği için,ömür boyu görüp açık seçik
anlatabilmiş biri.
Fakir Baykurt,gözde değil artık;tüketim saraylarında başka gözdeler kalça
kıvırmakta;ama bu kıvırmalar insanlığı,giderek yerküreyi evrensel ömründen önce
yokoluşa götüreceğe benziyor.
Eskiden okumuş olanlar anımsamak,yeni yetişenlerse belleyip unutmamak üzere
Fakir’in Amerikan Sargısı’nı,Keklik’ini,Köygöçüren’ini,Yayla’sını tam bugünlerde
okuyabilselerdi;elindeki bütün olanaklarla,yeryüzünün en bilgisiz,en yoksul
bırakılmış ülkesinin tepesine çullanan –aslında ondan daha bilgisiz – bir
ülkenin,ABD’nin,2.Dünya Savaşı’ndan beri,dünya halklarına neler ettiğini,daha
neler edeceğini açık seçik görebilirlerdi.
Büyük söylevlerle,törenlerle açılan örnek çiftliklerin nasıl birer birer
battığını;getirtilen damızlıkların nasıl kof çıktıklarını;Anadolu’nun güzelim
bitki ve hayvanlarının kökünün nasıl kurutulduğunu,unutmamak üzere,beyinlerine
kazırlardı.
Bilgi birikiminin önceki evrelerinde,bugün kullandığımız kavram ve terimlere
henüz ulaşamadığımız için,Marx gibi üstünyekenekli kardeşlerimizin
öncülüğünde,sorunlarımızı öncelik ve özellikle parasal-toplumsal terimlerle dile
getirip çözmeye çalıştık:hastalıkların kaynağını artı-değer’in bölüşümünde,sınıf
çatışmasında aradık;bu yolda önerilerde bulunduk,denemelere giriştik.
Oysa çağdaş bilim bizi şimdi başka bir noktaya getirdi;gerçek bilimsel
öncüler,hepimizi,bütün bilimlerin,dahası evrenin temelini oluşturan matematikten
ödünç alınmış terim dizisine taşıdı:evrendeki her şey artık bir ana-bütün¬’ün
alt-bütünleri sayılıyor:atom molekülün içinde;molekül
gözenin;göze,örgenin;örgen,bedenin;beden,çevrenin içinde;çevre,yerkürenin
üstünde;yerküre de,uçsuz bucaksız evrenin bağrında.
Dolayısıyla,canlı cansız bütün varlıklar,karşıkonmaz,değiştirilmez,ayam
uydurulması gereken bir bağımlılıkla birbirine bağlı;başka bir deyişle,şu anda
kullandığımız us’umuz da aralarında,her şey evrenden ödünç alınmış durumda;çok
çok 6-,70,80 yıl sonra geri verilecek.Kısacası,sınıflı,uluslu yoruma,kavgaya yer
yok:imece,paylaşım,evrensel yapının gereği.
Nitekim,geçenlerde Türkçesi yayımlanan bir kitap Piyotr Kropotkin’in
Karşılıklı Yardımlaşma’sı,bunun ayrıntılı kanıtlarıyla dolu;burada,Darwin’in
ünlü varolma savaşımı’na,ancak milyonlarca yıl sonra görüp dile getirmeye hazır
olabildiğimiz yardımlaşma-dayanışma kavramı eklenmiş oluyor.
Anadolu’muzun güzelim insanları Aleviler bunu çoktan yürürlüğe koymuşlar;ama
dünyamızın başka köşelerinde yaşayan,en temel öğeden,cinsel doyum’dan yoksun
yaşayan,yaşatılan insan kardeşlerimiz,ölümlü oluşumuzun verdiği korkuyu
yenmek,doyumsuzluklarını unutmak üzere,parasal-siyasal erk’le avunmaya
çabalıyorlar.
Alevilerin binlerce yıl önce bulduklarını,çağdaş Fransız düşünürlerinden
Alain Jacquart şöyle özetliyordu bir konuşmasında:aslında insanın iki temel
edimi var,varolmak ve sahip olmak.
Sahip olma edimi, yalnız dilbilgisinde işe yarar,bileşik zaman oluşturmakta
kullanılır:can’ımız da aralarında,yeryüzündeki hiçbir şeye sahip olamayız.
Geriye,yardımlaşarak,elbirliğiyle,güle oynaya VAROLMA kalır.
21. Yüzyıl,bu iki temel edimden hangisini önemseyeceğimize;dolayısıyla,tek
tek bireyler olarak da,toplumlar olarak da,içimizdeki,yerküredeki,evrendeki
enerjiyi nasıl kullanacağımıza göre biçimlenecek.
Fakir Baykurt,şaşmaz,sapmaz solduyusuyla bu yalın olguyu daha 1945’lerde
görüp yapıtlarında dile getirmiş;bu yüzden de,bütün gerçek öncüler gibi,sayısız
çileye katlanmanın onurunu taşıyor.
Cumhuriyet,24.10.2001
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder