8 Ocak 2013 Salı

DİL KUYUMCUSU NERMİ UYGUR

Ruhi Su, “türkü söylemek benim için aşk hâlidir”, derdi.
Bu, deneme yazarken Mermi Uygur için de geçerlidir, hem de dolu dolu. Dille söyleşmiyor, düpedüz sevişiyor. “Türk demek, Türkçe demektir” diyen Atatürk’ü doğrulamak, sevindirmek üzere.
Yapı-Kredi, bütün öbür etkinlik ve yayınlarının içinde, Nermi Bey’in toplu yapıtlarının basımını da usul usul sürdürüyor. Son olarak Ustamızın “Çağdaş Ortamda Teknik”ini yeniden bastı Bütün Yapıtlarına Doğru dizisinde. İlkin 1989’da basılmış bu denemeler, günlük, çağdaş yaşamımızda uygulayımın (tekniğin) yerini her yönüyle irdeliyor.
Uygulayımdan kimin ne kadar sorumlu olduğunu ele aldığı Çeşit Çeşit Sorumluluklar adlı denemesinde, Ne Kadar Sorumlu? diye soruyor, sonra dil yordamıyla şu yanıtı veriyor.
“Herkesi teknikten aynı biçimde, aynı oranda, aynı derecede sorumlu saymaya kalkışmak hiç de doğru bir şey olmaz. Gerçekliği çarpıtan bir tutum bu. Ayrıca, yol açtığı haksızlıklar nedeniyle pek çok karşıkoymalar; böylece, yararsız tartışmalar boşandırır. Öyle ya; atom bombasını ne yapan, ne attıran, ne de atan benim – atom bombası yüzünden ne diye sorumlu tutulayım? Auschwitz’e hiç mi hiç bulaşmadım – ne diye oraların yükünü taşıyayım…Ancak, herkesin yeri, durumu, zamanı, yetkisi, yetkesi, görevi olanağı çerçevesinde bir teknik sorumluluğu olduğunu söylemek zorundayız.”
Bir soru daha yöneltiyor kendi kendine: Nasıl Sorumlu?
“İnsan bir şey yaptığında ya da yapmadığında, eylemleriyle, eylemlerinden ötürü sorumlu teknikten. Çoğu kez, tekniği aşan, daha doğrusu teknikle birlikte başka töre eylemlerine dönüşen etkinlikler içinde insan. Yanbakışını beğenmediği için, elindeki çekici karşısındakinin kafasına fırlatıp yaralayan biri, yalnızca bir âleti kullanmış değildir; olumsuz diye nitelenen bir ahlâk, hukuk, töre davranışında bulunmuş, belli bir yargı ya da yoruma da neden olmuştur. Çekiç fırlatmak rastlantısal bir örnek, kuşkusuz; içkili içkili arabayı kalabalığın içine sürmek; ekmeğe, yağa, şekerlemeye sağlığa zararlı maddeler katmak; gelir kaygısıyla piyasaya korkunç yanetkili ilâçlar sürmek – bütün bunlar tekniği içeren, ama teknikle başlayıp teknikle bitmeyen sayısız eylemden birkaçı.
Böylece, tekniğe ilişkin bir sorumluluk, insanı bütünüyle saran bir eylem sorumluluğu olarak ortaya çıkmakta; bu da, çoğun, teknik eylemin, öbür eylemlerden daha az önemli, daha az ağırlıklı bir insan göstergesi kılığına bürünemeyeceğine açık seçik tanıklık etmekte.
Şimdi, bu son bildirilenlerin ışığında şöyle bir saptamada bulunmadan geçemeyiz: kimimizde tuhaf bir izlenim uyandırsa da sarmaşdolaş ahlâk ile teknik. Bu birliktelik. Hem teknik hem ahlâk, birbakıma, devrimsel bir değişikliğe uğruyor. Teknikten soyutlanmış bir ahlâk yaşamı yok artık insan için. Yalnız yüce değer ve eylemleriyle değil; maddesi, nesnesi, işlevi, kullanımıyla tekniği de hesaba katmak zorundadır.Bu iç içe-giriş, geniş ve derin değişimlere götürmekte ahlâkı. Benzer durum teknik için de geçerli; ahlâkla iç içe girmekle, teknik, salt ‘mekanik’ bir kesim olmaktan çıkıp genişlik ve derinlik kazanmakta; buysa insan yaşamını belki daha zor, ama çok daha renkli, zengin ve yaşanır kılmakta.”
Bu sorunlar kafamda dolaşınca, son zamanlarda hep Molière’in ünlü sözü geliyor usuma: “yemek için mi yaşacağız, yaşamak için mi yiyeceğiz?”
Henri Laborit, birbirinden değerli kitaplarında, işte bu temel sorunu irdelerken, kanımca son derece yalın, kaçınılmaz bir sonuca varıyor: insanlık, uygarlığı yeniden tanımlama noktasına gelip dayandı; ya tüketim, para uğruna şu güzelim gezegeni ve üzerindekileri harcayacağız, ya da evrenin bize ödünç verdiği usu başımıza toplayıp bu çılgın gidişe son vereceğiz.
İçlerinden tek bir simgeyi bile alsak, şu bir ya da birkaç kişiyi taşıyan araba’nın kanserli çoğalması; yürüyebilmesi için gerekli benzini sağlamak üzere petrol yataklarına el koymak için açılıp sürdürülen savaşları durdurmaya karar veremezse, kendine bilen maymun adını yakıştırmış bu kırılgan yaratık, güneş dizgesi doğal ömrünü tamamlamada, kendi ipini çekecek.

Cumhuriyet, 24 Nisan 2002

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder