CİHAT ARAL
Karşısanat Galerisi,Neş’e Erdok’un ardından,yine nitelikli bir sergi
açtı:Pankart.
Duvarlarda gazete fotoğrafları,kesik yazılar;masa üstünde
Vatan’ın,Cumhuriyet’in birer yıllık birikimleri.1960’ın 27 Mayıs’ında,1945’te
boynuna vurulmuş boyunduruğu kırmaya girişen Türk halkına,12 Mart l971’den sonra
gittikçe azıtarak gözdağı verme girişiminin acı sonuçları:her gün bir
köşebaşında vurulan yazarlar,öğretim üyeleri;evlerde boğdurulan,üniversite
kapılarında kurşunlanan,bıçaklanan kızlı erkekli öğrenciler,yavrularımız.
Sonra,1 Mayıs 1977’de,Taksim Alanı’nda büyük bir serinkanlılıkla sergilenen
KANLI PAZAR;Kahraman Maraşlar,Sivaslar.
Neş’e’nin bugün sokaklarımızı,köşebaşlarını dolduran çiçekçi kızlarla
oğlanları,akordeon çalan yavruları belgeleyişi gibi,bu sergiye katılan
yorumcularımız da 40 yıldır tepemizde sergilenen oyunun kurbanlarını
canlandırmışlar yapıtlarında.
Bu tüketim toplumunun cicili bicili oyuncaklarına kanmamış,satılmamış,onurlu
yorumcular arasında,doğal olarak,kaçınılmaz olarak,Aral Çifti de vardı
elbet.
Sonra Cihat, yakın dönem çalışmalarını Galeri Antik’te sergiledi.
Aynı arayışın,aynı toplumsal acıyı yansıtmanın ürünleri.
Cihat burada,küreselleşme’yi yalnız egemenlerin egemenliklerini
genişletme,koşulsuz,pazarlıksız hâle getirme niyetinin, hani şu G 8’ler denen
sülük topluluğunun dışında kalan ülkelerde yarattığı yıkımın
yersiz,yurtsuz,ekmeksiz bıraktığı yığınları canlandırmayı seçmiş;sözün gerçek
anlamında birer çöp gibi kaldırılıp atılmış bu insancıklar,yediden
yetmişe,tüketim toplumunun artıkları arasında,üzerinde bir lokma yemek
bulmaya,ayakta kalmaya çalışıyorlar.
Cihat onlara,Çöp İnsanlar,Çöp İnsanları diyor.
Adlarına uygun renklere boyanmışlar,yüzleri gözleri seçilmiyor,birer
karaltıya dönüşmüşler:Çöp’ün yüzü mü olur?
Çöp İnsanları’nın yoldaşlarıysa,elbet,bir deri bir kemik köpekler;1999’da
yaptığı,bir yerleşim yerinin berisindeki yeşil tepede tek başına dolanan bir
kuçu var:tam bir yalnızlık sonatı.
Oysa doğanın,gördüklerini kafasındakilerle kaynaştırıp yorumlama yeteneğiyle
donattığı Cihat,önce Akademi’de aldığı,sonra Fransa’da pekiştirdiği sağlam
eğitimle,bu acıklı görüntüleri mi saptamalıydı?
Dağları,tepeleri,ağaçları betimleyen kimi insansız,köpeksiz kırgörünümleri
var; bunlarda kullandığı renkler,açıklarla koyuları yan yana,iç içe
sıralayışı,Nâzım’ın Abidin Dino’dan istediği 'mutluluğun resmi’ni ne kadar kolay
yapabileceğini kanıtlıyor.
Cihat Aral’ın yüzünü gördünüz mü hiç?Derin çizgileri,ona benzeyen
onurlu,tutarlı,ilkeli insanların çektiklerini yansıtır:tüketim toplumunca
dışlanma,çoğu kez alaya alınma,giderek ekmeğinden edilme.Aslında,o da,biz
de,Bedrettin Cömert gibi sokak ortasında vurulmadığına şükredelim.
Cihat,olması gerekeni yerine getirmiş,sanat yorumculuğunun yanında,toplumsal
kavgadan,savaşımdan hiç kopmamış.2002’de yaptığı,birbirlerine giysi uzatan iki
kadını canlandıran ışıl ışıl resme Dayanışma adını vermiş.
Yolda karşılaşmış bir kadınla bir erkeği yansıtan,aydınlık renkli
resimse,Sevi.
Gece Çöpçüleri’ne bakarken,yalnız koyuların arasına serpiştirilmiş açık
lekelerin tadına varmıyor;şu anki bütün olumsuz belirtilere karşın,evrenin
kesintisiz sürüp giden eytişimine ayak uydurup,onun gibi,bize benzeyen insan
kardeşlerimiz gibi,Nâzım’ın unutulmaz dizelerindeki umudu paylaşıyorum:
Nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden,
Rahat,güzel günlere inanmak.
Nitekim,sabahın ilk ışıklarına karşı yürüttüğü iki Çöp İnsanı,bu inancı,umudu
tazeliyor.
Sanırım bu Çöp İnsanları,günün birinde,onları çöp yığınlarına savuranları
bile kurtaracak.
Ya da,hep birlikte,çöp yığınları arasında çırpına çırpına can vereceğiz!
Cumhuriyet, 22.5.2002
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder