BAĞIŞIKLIK VE KANSER
Henri Laborit, Davranışların Öyküsü adlı kitabında şu yalın saptamayı
yapıyor:Canlı varlığın birinci ereği,varolmak,varlığını sürdürmektir.
Sayfamız ekin sayfası;ama varlığımız,canımız sürmüyorsa,ekin,sanat olabilir
mi?Dolayısıyla ben,aslında bütün öbür sanat dallarının YAŞAMA SANATI’nı ,canlı
kalma sanatını öğrenip uygulamaya yaradığına inanırım.
Uzak akrabalarımız beyaz fareler üzerinde şöyle bir deney yapılmış:yan yana
iki kafes,aralarında küçük bir kapı:bölmelerin birine fareyi,öbürüne yiyeceği
koymuşlar.Fare yiyeceğin korusunu almış,küçük kapıdan geçip yemiş.
Sonraki aşamada,yiyeceği koyarken,ışıklı ve sesli bir uyarı düzeneği
yerleştirmişler;fare bu kez,o uyarıyı görüp işitince seğirtip yiyeceğe
kavuşmuş.
Ardından uyarıları yapmış,küçük kapıyı açık bırakmış,fareciğin yiyecekli
bölmeye geçmesini beklemiş,sonra kafesin tabanına akım vermişler;yiyecekle
(ödülle) birlikte canı yanan (cezaya çarptırılan) hayvan,bir iki denemenin
sonunda,sesli-ışıklı uyarıyı duysa,ara kapı açık bırakılmış olsa da,yerinden
kıpırdamaz;dahası,gidip kafesin ortasına çöker olmuş.Bu çökme belli bir süre
uzayınca da,yavaş yavaş kulakları düşmüş,tüyleri dökülmüş,miğdesinde yaralar
açılmış.
Bu son aşamaya gelmeden önce,kafesinin kapısı açılıp içeri ikinci bir fare
bırakılınca,hemen yeni gelenin tepesine çullanmış,tiftiğini attırmış;bir
bakıma,şimdiki durumumuz:hepimiz,kafesleri oluşturanın,bize akım verenin,bin
türlü cezaya çarptıranın kendi elimizle oluşturduğumuz kurulu düzen olduğunu
unutuyor,boşu boşuna,en yakınımızdaki bireylere saldırıyoruz.
Farede,eylemin bir işe yaramadığını anımsatan bellek,elbet bizimki
gibi;bellekse,dirimbilimdeki son doğal-kimyasal bulgulara göre,iç ve dış ortamda
oluşan enerji değişimlerinin sonucunda içdengemizde ortaya çıkan denge
değişikliğinin sinirlerimiz ve beynimizdeki gözelere (hücrelere) önbesiler
(proteinler) aracılığıyla işlenen,orada ömür boyu kalan izlerden,anılardan başka
bir şey değil.
Öbür canlı varlıklar gibi,insan için de,enerji değişimleri sonucu iç ve dış
ortamda oluşan denge bozulmasını düzeltmenin iki yolu var:kaçmak ya da
eyleme,savaşıma girmek.
Bu iki yolda da,sinirlerle beyin,işbirliği,eşgüdüm içinde,kimi örgenleri
kullanarak kimi önlemler alıyor:bütün iç-dış uyarılar hipotalamusa
gönderiliyor;o kendisinde ya da beynin öbür kesimlerinde saklanan deneyimlerin
ışığında,varlığın kaçması ya da savaşması için gereken önlemleri alıyor;kimi kas
ve sinirlerdeki etkinliği,dolayısıyla o örgenlerdeki kan dolaşımını arttırıyor
ya da azaltıyor.
Ama eylemin işe yaramadığı,yaramayacağı başından belliyse;varlık,önüne çıkan
sorunu kaçarak ya da savaşarak aşamayacaksa,gergin bir bekleyiş (hepimizin
bayıldığı Batı diliyle STRESS) başlıyor;gergin bekleyiş çok uzun
sürerse,hipotalamus,başyardımcısı hipofizi uyarıyor,ayrıntısını adı geçen
kitapta bulacağınız bir salgı çıkarttırıyor;bu salgı,böbreküstü bezine bir
buyruk gönderiyor;o da,kaçış ya da kavgada kullanılmak üzere,adrenalin ve
kortizol üretiyor;eylem sırasında çok işe yarayan bu iki içsalgı, eylemsizlikte
zehire dönüşüyor;hele kortizona dönüşen kortizol,canlı varlığın ayakta
kalabilmesinin temel dayanağı bağışıklığı TAM ANLAMIYLA çökertiyor.
Bağışıklığın çöküşünden sonra,bütün iç ve dış saldırılara açık
oluyorsunuz:alın size miğde yaraları,mikrop kapmalar,kanbasıncı bozukluğu,en
sonunda da kanser.
Şimdiye dek sinir bozukluğunun,gerginliğin,tinsel çöküşün hastalıkların
oluşumunda çok etkili olduklarını sık sık okudum elbet,ama Laborit’nin kitabında
bunun kimyasal-dirimsel oluşum sürecini bulunca her şey pırıl pırıl
aydınlandı.
Çağımızın en yıkıcı hastalığı olan aids ya da başka kanser biçimleri hâlinde
karşımıza çıkan denge yitimi konusunda,şimdiye dek,Bağışıklık Dizgesi’nin
önemini bilen,önemseyen,onu canlandırmaya çalışan üç kişi tanıdım yurdumda:Dr
Ziya Özel (Türkiye’de değeri bilinmediği,dahası,hekimlik yapması yasaklandığı
için,şimdi zakkum özünü ABD’de geliştiriyor;yakında,dolarla oradan satın
alırız!);Kanserden Korkma,Modası Geçmiş Tedaviden Kork adlı kitapta prostat
kanserini yenişinin öyküsünü anlatan,çeşitli televizyon kanallarında bu bilginin
yayılması için canını,ününü,bilgisini ortaya koyan Dr İlhami Güneral; son olarak
da,herim olmadığı hâlde,adı geçen iki hekim gibi yardımcı ilâç bile
kullanmadan,bağışıklığın önemini eksiksiz kavrayıp salt beslenmesini,yaşama
biçimini değiştiren,bugün ışıl ışıl bakışlarla minyatürler yapan,sergilere
koşan,edindiği evrensel bilgiyi insan kardeşlerine seve seve dağıtmak üzere
Kanser Derneği’nde canla başla çalışan ressam Mehtap Kardaş.
Canlı varlığın asal ereği canlı kalmak,varlığını sürdürmekse,bu kısa
bilgilerin işe yarayacağını ummak isterim.
Cumhuriyet, 5.12.2001
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder