5 Nisan 2013 Cuma

MARCO BELLOCCHİO’NUN UYUYAN GÜZEL’İ



MARCO BELLOCCHİO’NUN UYUYAN GÜZEL’İ


            KÜRESEL HARAKİRİ uygarlık diyegeldiğimiz birikimi gözümüzün önünde eritirken, elimizde kalabilmiş son gerçekçi yönetmenlerden biri, Marco Bellocchio (Güzel gözlü, güzel kafalı, güzel bakışlı Marco) belki de Çaykovski’nin ünlü masalının bugün ne hâle geldiğini belgelemek üzere çekmiş son filmini: Uyuyan Güzel.
            Sinematek, Şişli’de konuk olduğu Kervan Sineması’ndan Taksim Sıraselviler’deki kalıcı yerine taşındıktan sonra, bir gün, yukarıda oturup  filmi beklerken ya da gösterim arasında, cıvıl cıvıl bakışlı bir genç adımla seslenmişti; ben o sırada Fransızların ünlü dergisi Lui’ye bakıyordum: sanatın her dalına son derece duyarlı, yazını, resmi, baleyi, müziği hemen hemen uzman derecesinde seven ve bilen, matematikçi Nurettin Ergun; o günden sonra ayrılmaz dostumuz oldu. Sağolsun, 1 Nisan sabahı Feriye Sineması’ndaki gösterime Sevil’e, Nilgün’e, bana da bilet aldı, gittik.
            Filmi beklerken, başka bir sevindirici olay yaşadım; sevgili ustam, yurdumun yetiştirdiği en dolu ekin insanlarından Sabahattin Eyuboğlu’nun sevgilisi, can yoldaşı Magdi Rufer için bir anı kitabı hazırlayanlardan Sancar Seçkiner; meğer Azime Korkmazgil de ortak dostumuzmuş, hemen telefonla kucakladık.
            Filme gelince, Marco, çekimöyküsünü Veronica Raimo ve Stefano Rulli ile birlikte yazdığı filmde, son yılların en çok tartışılan, en gerilimli konusunu, denin uykuya (komaya) girmiş, bitkisel yaşama geçmiş insanların çektiklerine son verilip verilmesini ele almış; ve her zamanki bütünsel bakışıyla, yalnız o özel konuyu işlememiş; günümüzün bütün karmaşık sorunlarını, kurumlarını irdelemiş.
            İtalya’da bir ara hemen hemen bütün gündemi kaplayan Eluana  Englaro tam 17 yıldır derin uykudadır; anamalcı kesimde insanların kolay sömürülebilmesi için en etkili uyuşturucu olarak kullanılan dinsel inanç, bütün söylenceleriyle, masallarıyla 24 saat yürürlükte elbet: Eluana derin uykuda bile her ay düzenli olarak kanama geçiriyormuş; istense gebe bile kalabilirmiş, falan filan.
            Yığınlar, özellikle kadınlar, evlerde, kiliselerde, sokaklarda Eluana’nın yaşaması için sürekli yakarıyor, ilahiler söyleyip gözyaşı döküyorlar. Filmin başkişilerinden bir genç kız da onlar arasında; kızın babasıysa, Eluana’nın yazgısını belirleyecek olan mecliste, bu konuda çıkarılacak yasada ne oy vereceğini kara kara düşünen bir senatör. Ve daha da önemlisi, çok acı çeken, kurtar beni diye yalvaran eşinin bağlı bulunduğu aygıtı kendi eliyle çeken bir adam.
            Öykünün gelişmesinin baba kıza neler yaşatacağını filmin dvd’sini edinip görmelisiniz.
            Ele alınan kişilerden biri genç bir hekim; çalıştığı hastane, KÜRESEL YAĞMA’nın sağlık dizgesini ne duruma soktuğunun çok çarpıcı bir  kanıtı: hastalar koridorlara, salonlara yerleştirilmiş sedyelerde yatıyor; üzerlerine –  kefeni andıran –beyaz bir çarşaf örtülmüş yalnız; ve işin en acıklı yanı, koridorda ya da odada yatan ağır hastaların ne zaman can verecekleri konusunda doktorların bire bilmem kaç bahse girmeleri.
            Bu genç doktor bir sabah işe gelirken, sokaklarda yaşayan genç güzel bir hanım yardım istiyor, hekim para uzatırken cüzdanını kapıp kaçmaya yelteniyor, genç hekim koşup yakalıyor, kadın da bileğini kesiyor. Bundan sonrasını da filmde görmeniz gerek
            Filmin en çarpıcı görüntülerinden kimisi meclisin senatör odalarında, saunasında çekilmiş; Fellini’yi andıran bu sahnelerde Eluana, dolayısıyla derin uykuya dalmış bütün insanlar ile ilgili yasayı oylamaya hazırlanan bu ulus temsilcilerinin davranışlarını görmek, düşüncelerini dinlemek hem çok gülünç, hem çokkkk acıklı elbet.
            Senatörün kızı Maria¸ rastlantıyla çok beğendiği bir delikanlıyla tanışıyor, masalsı bir gece geçiriyorlar; ama Aragon’un mutlu aşk yoktur diyen ünlü dizesini günümüze uyarlarsak, küresel soygun sürerken kimse tek başına mutlu olamayacağından, mutlu kalamayacağından, Maria’nın başına gelenleri de filmi izleyip görmelisiniz.
            Sözün kısası, çok acı veren, sarsıcı, dayanılmaz bir konuyu, içeriğe alabildiğine uygun kara görüntülerle anlatan; ışıklandırmada, oyuncu yönetiminde, müziği, giysileri kullanmada bir Rembrandt  ustalığı yakalayan Bellocchio’nun Uyuyan Güzel’i, daha önceki filmleri gibi, gerçek bir başyapıt.
                                                                                  Güncel Mersin, 4 Nisan 2013.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder