SİVAS 93
Genco Erkal, sonunda gerekeni yapmış, oyununu kendisi yazmış,çok da iyi
etmiş:; çünkü ne kadar ünlü olurlarsa olsunlar, sömürgeci Avrupa'nın
yazarlarının çoğundan da, yerli yazarlık heveslilerinden de ne ona hayır vardı,
ne bize.
Adından anlaşılacağı üzere, 1993 Temmuz’unda Sivas’ta oynanan ve 33 değerli
cana patlayan kanlı ayaklanma ele alınıyor oyunda; Genco, ulaşabildiği bütün
belgeleri, kayıtları, tanıklıkları kullanarak yazmış oyunu; dolayısıyla, 2
Temmuz 1993’te yaşananlar, görüntülü belgeler kayıtlar eşliğinde yeniden
karşımıza geliyor.
Pir Sultan Anma Şenlikleri’ni bahane eden karşıdevrimciler, gözümüzün önünde,
canlı kayıtlarla, saat saat, adım adım ayaklandılar, güvenlik güçlerinin suskun
çekimser onayıyla kenti ele geçirdiler, valiyi de Cumhuriyetimizi koruması
gereken orduyu da etkisiz hale getirip Aziz Nesin’i, dahası kendi bilge ozanları
Pir Sultan Abdal’ın yontusunu bahane ederek 'kelle isterük' diye avaz avaz
haykırdılar iki gün; ve sonunda yine hem polisin hem askerlerin gözü önünde,
Madımak Oteli’ni kundakladılar, 33 güzelim insanın diri diri boğdular,
yaktılar.
Oyunda, dönemin bütün sorumluları, cumhurbaşkanı, başbakan, yardımcısı,
genelkurmay başkanı, kendi ağızlarından, bu kanlı kalkışmayı nasıl besleyip
desteklediklerini, cana kıyanları nasıl koruduklarını, bunun için 50-60 yıldır
yapageldikleri gibi, nasıl lâf ebelikleriyle herkesi uyuttuklarını bir kez daha
gözümüze soktular; soktular ama can gözlerimiz kapalı olduğu için, cam gözümüzle
bunu görmemiz o gün olanaksızdı, bugün de öyle.
Oyunun bir yerinde, savcı görevini gereği gibi yapsaydı, eldeki kanıtları
tanıkları ciddi olarak inceleseydi, suçlular sorumlular bulunur, böylece örneğin
Susurluk’un ve benzerlerinin önü alınırdı, deniyor.
Tepeden tırnağa yanlış ve yanıltıcı: çünkü Susurluk falan anılırken yanında
hep derin devlet diye bir kavramdan söz ediliyor; bütün çirkin işleri bu derin
devlet döndürüyor. Oysa devletin sığı derini yok; Atatürk gibi bağımsızlığına
canını adayanların devleti var, ya da 1938 10 Kasım saat 9.05’ten beri, ABD’ye,
sonra ortaya süreceği AB’ye köleliği, uşaklığı seve seve benimseyip
uygulayanların devleti var.
Türkler, bütün insanlık tarihi boyunca yaptıkları gibi, Orta Asya’dan ya da
Anadolu’dan yola çıkıp Avrupa kapılarına dayanalı beri, Batılının en büyük
düşmanı biziz; dolayısıyla yüzlerce yıldır bütün tasarılar, bütün çabalar bizi
Avrupa’dan, Anadolu’dan söküp atmaya, oturduğumuz son verimli topraklara yer
altı yerüstü zenginlikleriyle el koymaya yöneliktir. Bu derin amacın dışında bir
örgüt, tuzak yok Türk ulusunun da, bütün öbür sömürülenlerin de başında.
Bunun en son kanıtlarından birini geçen akşam Kanaltürk’te sevgili Ünal
Erdoğan verdi: Batılı sömürgen, yerli sülüklerle el ele vererek, şu ana dek Türk
halkının kanıyla teriyle diktiği temel direklerin %75’ini silahsız ele geçirmiş
hedef %100 elbet. Bunun en etkili araçlarından biri enerji, elektrik. Şimdi,
hepimizin vergileriyle canlarıyla oluşturulmuş hazır kurulu ağı tek kuruş
ödemeden kapatıp elektrik üretim ve dağıtım pastasını paylaşmak üzereler; bu
pasta tam 30 trilyon dolar!
Gözümüzün önünde sallanan bin bir renkli bez parçaları bu korkunç, eşi
benzeri görülmemiş büyük soygunu gizleme, bizi cambaza baktırma amacını güdüyor.
Ülkemizin bu alandaki en büyük yeteneklerinden Genco Erkal¸ doğrusu birey,
yurttaş olarak kendisine düşeni kusursuz yerine getirdi; o acı olayı anımsatarak
hepimize okkalı birer şamar indirdi. Asker sivil, Cumhuriyetimizi korumak
yaşatmak isteyen herkesin suratına indi bu tokat! Uyanırsak ne âlâ! Yoksa ne
ülke kalacak., ne de sorun!
Bu çarpıcı oyunun müziği Fazıl Say’ın; giysi Özlem Kaya’nın; kullanılan
görüntüler, Nurdan Arca’nın; Meral Çetinkaya, Yiğit Tuncay, Nilgün Karababa,
Murat Tüzün, Çağatay Mıdıkhan, Saliha Şirvan Akan oyuna can verenler.
Hepsine yürekten alkış!
Cumhuriyet,07.02.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder