RUHUNDAN TRAMVAY GEÇEN ADAM
Bu Pazar, sevgili Ferhan Şensoy’un yeni oyunu Ruhundan Trammvay Geçen Adam’a
gittik.
Geçen yılki oyunu 2019’dan sonra yazdığım gibi, Ferhan, tiyatro sanatını can
gözüyle, can kulağıyla, canının her parçasıyla bilen talihli-talihsiz
insanlardan: talihli, çünkü canlı varlıkların insan türünden biri olarak,
yeryüzündeki konukluğunu en dolu, en doyurucu biçimde geçirebilmesine izin
verecek bir anlatım aracıyla geçiriyor ömrünü. Talihsiz, çünkü anamalcı talanın
dünyanın %99’unu getirdiği acıklı, umutsuz durumda, bu anlatım aracıyla insan
kardeşlerinize doyurucu, uyarıcı bir şey söylemenize olanak kalmadı, boyalı
basınla boyalı televizyon her yere, her eve egemen oldu, kuş uçurtmuyor.
Dolayısıyla, doyurucu, uyarıcı oyun yazılamıyor, kazara yazılsa, oynayacak
yer bulunmuyor, yer bulunsa, izleyecek, ders ve tat alacak, dolayısıyla seni
yaşatacak izleyici bulunmuyor.
Sevgili Ferhan da işte bu can alıcı sorunu ele almış oyununda; anamalcı
düzenin iplerini ellerinde tutanların Adolf adındaki, aslında resme yetenekli,
ama belli ki doyumsuz, hırslı bir adamı üstelik en cicili bicili yoldan, seçimle
işbaşına getirdiği yıllarda, Münih’e 13 kilometre uzaktaki bir köyden gelmiş
Karl Valentin, gittikçe yaklaşan, sonunda patlatılan savaş içersinde,
bulabildiği kız ya da erkek arkadaşlarla, uyarıcı, güldürücü oyunlar oynamaya
çabalıyor; ama beyinleri, dolayısıyla kişilikleri daha ana karnında bozulan
insancıklar can derdinde, kimsenin uyarıcı güldürüye bakacak hâli kalmamış;
tıpkı bugün yurdumdaki, bütün dünyadaki gerçek oyuncular gibi, Karl Valentin de
sonunda yeniliyor, pes ediyor; köyüne dönüyor.
Peki dönünce bireysel bir çözüm bulabiliyor mi yaşamına?
Bunu görmek istiyorsanız, oyuna koşun.
Ama ben size dolaylı bir yanıt vereyim: geçen yıl 2019’u izledikten sonra,
salondaki bir Cumhuriyet yazarı, öğretim (?) üyesi yazar, Ferhan’ın; nasıl
buldunuz, beğendiniz mi? sorusuna: insan tiyatroya niçin gelir, gülüp eğlenmeye,
biz de çok güldük! dedi.
Yanıta bakar mısınız? Gülüp eğlenmeye geliyormuş tiyatroya! Oysa tiyatronun,
tiyatro yazarının, oyuncusunun amacı güldürürken uyarmak, sarsmak, uyandırmak;
yaşamında bir yanlışlık, çarpıklık varsa onun düzelmesi için kişiyi imeceye
çağırmak değil mi, olmamalı mı?
Bu yıl Küba’da yapılan Tiyatro Şenliği’ne Türkiye Devlet Tiyatroları
kanalıyla, Ayşe Emel Mestçi’nin yorumladığı Güngör Dilmen’in Kurban’ıyla katıldı
ve büyük ödülü kazandı. Demek ki, bütün dünyada, Kurban’daki gibi gerçek insan
sorunlarını ele alan, bunlara sahici çözümler öneren bu düzeyde çok oyun yoktu
ki, ilk kez gördükleri bir tiyatro topluluğuna seve seve, sevinerek verdiler
ödülü.
Ama hep söylüyorum, Küba topu topu 11 milyoncuk; onun dışına kalan, inatla
anamalcı talan ve düzensizlik içinde yaşatılmaya çalışılan dünyamız 6,5 milyar;
nasıl üstün gelecek sağlıklı yol yöntem ve bunun sanatı?
Nitekim, can dostumuz Nilgün Şarman geçen akşam bir kanalda bir tartışma
izlemiş; yine anlı şanlı bir öğretim değil, uyutum üyesi: dünyanın başına geçen
dört ünlü zorba da, Hitler, Mussolini, Stalin ve FİDEL CASTRO asker kökenli
değildiler; buyurmuş; hastalığın, çürümüşlüğün derecesine bakar mısınız?
Paralar, pullar, geziler. Koltuklar uğruna insan kardeşlerini uyutmak için
dillerinden düşürmedikleri halkerkinin (demokrasinin) sevinçle, coşkuyla
yaşandığı Küba’nın 50 yıldır başta ABD, bütün anamalcı soyguncuların
saldırılarına direnmelerini sağlayan, halkın gerçekten erkine sahip çıkabilmesi
için temel koşulu yerine getiren, yediden yetmişi herkesi bütün öldürücü
masallardan arıtılmış, bilimsel eğitime kavuşturan, 365 gün, 24 saat halkına
doğruları, gerçekleri söyleyen o soylu insan, Fidel Castro amansız, acımasız,
kanlı bir zorbaymış!
Hepimizi KÜRESEL HARAKİRİ’nin kurbanı yapacak bu yaklaşım içersinde sanata,
tiyatroya yer kalır mı, kalabilir mi?
Ama, evrenin temel yasası etkiye-tepki kesintisiz işliyor; bu olumsuz
koşullarda bile, İntiharın Genel Provası, Bir Dönüşün Beşlemesi, Ruhundan
Tramvay Geçen Adam gibi oyunlar yazılıyor, ve asıl sevindiricisi, anlayan,
ayakta alkışlayan izleyici bulunuyor.
Dünyamızın yaşanır kılınmasına katkıda bulunmak istiyorsanız, hemen koyun
Ruhundan Tramvay Geçen Adam’a.
Her zamanki gibi, oyunu Ferhan Şensoy tasarlayıp yazmış, giysilerini,
bezemini düşünmüş, yönetmiş; ışıklar, Hüseyin Ulaş’ın; fotoğraflar, Cengiz
Tünay’ın; kolay anlaşılan, oyunun iletisini başarıyla özetleyen, ezgileri yerli
yerinde şarkıları Gündoğarken Grubu çalıp söylüyor.
Ferhancığımın ince tanımıyla, gibi yapanlar şunlar: Erkan Üçüncü, Ali
Çatalbaş, Orhan Ertürk, Özkan Aksu, Elif Durdu, Ebru Soyuerden, Neslihan
Çakıner, Begüm Alpaslan, Tolga Kılık, Yavuzhan Doğan, Orkun Akyıldız, Grup
Gündoğarken ve elbette Ferhan Şensoy.
Hepsine yürekten alkış!
Ulus Gazetesi, 15 Mart 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder