7 Ocak 2013 Pazartesi

RUHUNDAN TRAMVAY GEÇEN ADAM

RUHUNDAN TRAMVAY GEÇEN ADAM


Bu Pazar, sevgili Ferhan Şensoy’un yeni oyunu Ruhundan Trammvay Geçen Adam’a gittik.
Geçen yılki oyunu 2019’dan sonra yazdığım gibi, Ferhan, tiyatro sanatını can gözüyle, can kulağıyla, canının her parçasıyla bilen talihli-talihsiz insanlardan: talihli, çünkü canlı varlıkların insan türünden biri olarak, yeryüzündeki konukluğunu en dolu, en doyurucu biçimde geçirebilmesine izin verecek bir anlatım aracıyla geçiriyor ömrünü. Talihsiz, çünkü anamalcı talanın dünyanın %99’unu getirdiği acıklı, umutsuz durumda, bu anlatım aracıyla insan kardeşlerinize doyurucu, uyarıcı bir şey söylemenize olanak kalmadı, boyalı basınla boyalı televizyon her yere, her eve egemen oldu, kuş uçurtmuyor.
Dolayısıyla, doyurucu, uyarıcı oyun yazılamıyor, kazara yazılsa, oynayacak yer bulunmuyor, yer bulunsa, izleyecek, ders ve tat alacak, dolayısıyla seni yaşatacak izleyici bulunmuyor.
Sevgili Ferhan da işte bu can alıcı sorunu ele almış oyununda; anamalcı düzenin iplerini ellerinde tutanların Adolf adındaki, aslında resme yetenekli, ama belli ki doyumsuz, hırslı bir adamı üstelik en cicili bicili yoldan, seçimle işbaşına getirdiği yıllarda, Münih’e 13 kilometre uzaktaki bir köyden gelmiş Karl Valentin, gittikçe yaklaşan, sonunda patlatılan savaş içersinde, bulabildiği kız ya da erkek arkadaşlarla, uyarıcı, güldürücü oyunlar oynamaya çabalıyor; ama beyinleri, dolayısıyla kişilikleri daha ana karnında bozulan insancıklar can derdinde, kimsenin uyarıcı güldürüye bakacak hâli kalmamış; tıpkı bugün yurdumdaki, bütün dünyadaki gerçek oyuncular gibi, Karl Valentin de sonunda yeniliyor, pes ediyor; köyüne dönüyor.
Peki dönünce bireysel bir çözüm bulabiliyor mi yaşamına?
Bunu görmek istiyorsanız, oyuna koşun.
Ama ben size dolaylı bir yanıt vereyim: geçen yıl 2019’u izledikten sonra, salondaki bir Cumhuriyet yazarı, öğretim (?) üyesi yazar, Ferhan’ın; nasıl buldunuz, beğendiniz mi? sorusuna: insan tiyatroya niçin gelir, gülüp eğlenmeye, biz de çok güldük! dedi.
Yanıta bakar mısınız? Gülüp eğlenmeye geliyormuş tiyatroya! Oysa tiyatronun, tiyatro yazarının, oyuncusunun amacı güldürürken uyarmak, sarsmak, uyandırmak; yaşamında bir yanlışlık, çarpıklık varsa onun düzelmesi için kişiyi imeceye çağırmak değil mi, olmamalı mı?
Bu yıl Küba’da yapılan Tiyatro Şenliği’ne Türkiye Devlet Tiyatroları kanalıyla, Ayşe Emel Mestçi’nin yorumladığı Güngör Dilmen’in Kurban’ıyla katıldı ve büyük ödülü kazandı. Demek ki, bütün dünyada, Kurban’daki gibi gerçek insan sorunlarını ele alan, bunlara sahici çözümler öneren bu düzeyde çok oyun yoktu ki, ilk kez gördükleri bir tiyatro topluluğuna seve seve, sevinerek verdiler ödülü.
Ama hep söylüyorum, Küba topu topu 11 milyoncuk; onun dışına kalan, inatla anamalcı talan ve düzensizlik içinde yaşatılmaya çalışılan dünyamız 6,5 milyar; nasıl üstün gelecek sağlıklı yol yöntem ve bunun sanatı?
Nitekim, can dostumuz Nilgün Şarman geçen akşam bir kanalda bir tartışma izlemiş; yine anlı şanlı bir öğretim değil, uyutum üyesi: dünyanın başına geçen dört ünlü zorba da, Hitler, Mussolini, Stalin ve FİDEL CASTRO asker kökenli değildiler; buyurmuş; hastalığın, çürümüşlüğün derecesine bakar mısınız? Paralar, pullar, geziler. Koltuklar uğruna insan kardeşlerini uyutmak için dillerinden düşürmedikleri halkerkinin (demokrasinin) sevinçle, coşkuyla yaşandığı Küba’nın 50 yıldır başta ABD, bütün anamalcı soyguncuların saldırılarına direnmelerini sağlayan, halkın gerçekten erkine sahip çıkabilmesi için temel koşulu yerine getiren, yediden yetmişi herkesi bütün öldürücü masallardan arıtılmış, bilimsel eğitime kavuşturan, 365 gün, 24 saat halkına doğruları, gerçekleri söyleyen o soylu insan, Fidel Castro amansız, acımasız, kanlı bir zorbaymış!
Hepimizi KÜRESEL HARAKİRİ’nin kurbanı yapacak bu yaklaşım içersinde sanata, tiyatroya yer kalır mı, kalabilir mi?
Ama, evrenin temel yasası etkiye-tepki kesintisiz işliyor; bu olumsuz koşullarda bile, İntiharın Genel Provası, Bir Dönüşün Beşlemesi, Ruhundan Tramvay Geçen Adam gibi oyunlar yazılıyor, ve asıl sevindiricisi, anlayan, ayakta alkışlayan izleyici bulunuyor.
Dünyamızın yaşanır kılınmasına katkıda bulunmak istiyorsanız, hemen koyun Ruhundan Tramvay Geçen Adam’a.
Her zamanki gibi, oyunu Ferhan Şensoy tasarlayıp yazmış, giysilerini, bezemini düşünmüş, yönetmiş; ışıklar, Hüseyin Ulaş’ın; fotoğraflar, Cengiz Tünay’ın; kolay anlaşılan, oyunun iletisini başarıyla özetleyen, ezgileri yerli yerinde şarkıları Gündoğarken Grubu çalıp söylüyor.
Ferhancığımın ince tanımıyla, gibi yapanlar şunlar: Erkan Üçüncü, Ali Çatalbaş, Orhan Ertürk, Özkan Aksu, Elif Durdu, Ebru Soyuerden, Neslihan Çakıner, Begüm Alpaslan, Tolga Kılık, Yavuzhan Doğan, Orkun Akyıldız, Grup Gündoğarken ve elbette Ferhan Şensoy.
Hepsine yürekten alkış!
Ulus Gazetesi, 15 Mart 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder