Mustafa Yıldırım’ın önceki çalışmalarını, Sivil Örümceğin Ağında’yı, 58
Gün’ü, Ulus Dağı’na Düşen Ateş’i bilmeyen, giderek okumayan kalmamıştır sanırım.
Yurdunun ve bütün dünyanın başına örülen çorapları görüp yüreğine ateş düşen bu
bilinçli, çalışkan insan, son olarak yine çok önemli bir konuya el atmış:
insanların önce beyinlerini tutsak etmek üzere dinsel inançların kullanılması,
bu amaçla etkili aracıların (meczupların) yaratılması, bombaların yetersiz
kaldığı yerlerde bunlar aracılığıyla mavi gezegenin bütün kaynaklarına el
koymaya çalışma. Bu konuyu işleyen yapıtının adı, Yüzyıllık Yanıltma Ustalığı/
Meczup Yaratmak; öbür yapıtları gibi, Ulus Dağı Yayınları basmış.
Bu çarpıcı yapıtı alıp okumanızı özendirmek üzere birkaç alıntı yapayım:
…”Sosyalist sistemin parçalanmasıyla, ABD, özellikle Kafkasya ve Asya
ülkelerine girmek istemektedir. Bunun tek yolu da oralara Türkler aracılığıyla
girmektir. Bunun için Bodrum’da eski CİA elemanlarının da katıldığı bir toplantı
yapılır. ‘Demokrasi Projesi’ adı altında ilişkiler kurulur. Türkiye’de
oluşturulan demokrasi dernek ve vakıfları, Amerikalıların Kafkasya ve Asya
ilişkilerinde rehber olurlar.
Fethullah Gülen ve çevresi de bu süreci iyi değerlendirir.Işık
Evleri-Liseler-Ticaret yapılanmasının içine günlük gazete, yazarları ve
sanatçıları kapsayacak vakıflar eklenir. Okullar, Azerbaycan başta olmak üzere
bağımsızlığını yeni kazanmış Asya Türk devletlerine yayılır. Said-i Nursi’nin
amaçlarına bir bir ulaşılmaktadır.
Daha önceleri komünizme ve dinsizlere karşı öne sürülen Müslüman-Hıristiyan
birliği, ‘medeniyetler çatışacak’ propagasındasına koşut olarak, ‘Dinlerarası
Diyalog’ adıyla yeniden senaryolaştırılır. 1950-60’ların Nur talebeleri artık
önder olmuşlar, bu senaryonun başını çekmek istemektedirler. Fethullah Gülen,
Vatikan ile ilişki kurar. İsrail’e karşı Müslüman direnişi aşılanır (bugünse tam
tersi dayatılıyor) ve ‘Üç dinin ortak’ mücadelesi geliştirilir. Fethullah Gülen
ve çevresi ABD’de de örgütlenir. Şirketler ve bir üniversite kurulur. ABD
Dışişleriyle, devlet üniversiteleriyle ilişkiler geliştirilir.
…İlerleyen yıllarda, eski CHP Genel Başkanı, DSP Genel Başkanı, Başbakan
Bülent Ecevit de Fethullah Gülen ile ilişki kurar, açıklamalarıyla onu
destekler.”
…”Bu arada ABD, dünyaya yayılmanın en önemli aracı olarak dini kullanacağını,
Uluslar arası Din Özgürlüğü yasası ve örgütlenmesiyle belli etmiştir. ABD’
Dışişleri’nde kurulan İnsan Hakları Bürosu Din Özgürlüğü Komitesi sorumlusu,
Bakan Yardımcısı Harold Hongju Koh Türkiye’ye gelir, Leyla Zana ile görüşür.
Diyarbakır’a gider, daha sonra Zaman gazetesine demeç vererek Fethullah Gülen’e
sahip çıkar. Amerika’daki Nur hareketi örgütlenmeleri genişler; dernekler,
vakıflar kurulur.
2002 yılı sonlarında kurulan hükümetlerde Said-i Nursi’yi sevenlerin bazıları
bakan olurken, pek çoğu da kurumların üst yönetimlerinde görev alır.”
Büyük Ozan Goethe’nin sözünü biliyorsunuz: “Nedir en zor şey?görmek gözünün
önündekini.” Oysa, asıl zoru, gördüğünü doğru anlayabilmek ve bunu dile
getirecek kadar arı duru kalabilmiş olmaktır.
Van’da sevgili Yücel Aşkın’a yapılanları; Şemdinli olayından sonra kurban
diye seçilen iki astsubaya ışık hızıyla verilen usdışı cezaları herkes görüyor,
dinliyor; en ürkütücüsü, Atatürkçü olduğunu öne süren sivil asker bütün
kesimlerin Zati Sungur tarafından uyutulmuş gibi eli kolu dili bağlı susup
oturması; boynunu, gözünü kırpmadan kesecek olanlara kuzu kuzu uzatması!
Çok daha acı veren başka bir olguysa, bütün insanlık adına Devrim yapmaya
girişenlerin, Avrupalı, Amerikalı acımasız, şımarık sömürgecilerle aynı masada
yer alması; Ortadoğu’da sınırlar yeniden çizilmek istenir, Lübnan halkı göz göre
göre paramparça edilirken, gülücüklerle el sıkışması.
Bakalım nasıl sürecek bu kanlı oyun?
Cumhuriyet, 03.08.2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder