DOĞAN AVCIOĞLU’NUN KURTULUŞ TARİHİ
Dünya ve ülkemiz allak bullak ya, yazları Nilgün’le akıl sağılığımızı korumak
üzere dönüp eski kitapları, özellikle Mustafa Kemâl’i, Kurtuluş Tarihi’ni
yeniden okuyoruz; bu kez önce sevgili Metin Aydoğan’ın “Ülkeye Adanmış
Yaşam”’ını bir kez daha bitirdik; ardından, Doğan Avcıoğlu’nun dört ciltlik
“Millî Kurtuluş Tarihi”ne daldık. En iyi bildiğimizi sandığımız olayların
ayrıntılarını açık seçik öğrenmek çok çarpıcı elbet.
Bunlardan biri, Atatürk’ün ünlü, talihsiz Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit
Galip’in ülkenin kurtuluşu için düşünüp önerdiği çözüm yolu. “Türkiye’yi,
Anadolu’yu kurtaracak yol nedir?” diye sorduktan sonra şöyle diyor o güzelim
devrimci:
“Türk yurdu, ancak Türk köylüsü dünyada olup bitenlerle ilgilenmeye başladığı
vakit kurtulacaktır…Biz köylümüzü olaylarla ilgilendirebilir, onun haklarının
neler olduğunu ve nasıl elde edebileceğini anlayacak düzeye çıkarmayı
becerebilirsek, işte o zaman köylüyü ve köye dayanan memleketi kurtarma
olanağına kavuşuruz…Bütün köylü ve halksever kişilerin altında toplanacakları
bir tek bayrak, bütün güçleriyle açıp savunacakları bir tek çalışma yolu vardır:
Toplumsal köycülük!”
“Herhalde şuna kesinlikle inanılmalıdır ki, hükümet ile köylü arasında,
ilerleme ve eğitim düşüncesiyle bütün gücünü bilgisizlik ve yobazlıktan alan
zorbalık arasında duran bu ağalar sınıfı kaldıkça hiçbir ciddi uyarma çabasının
köylü halka kadar varmasına olanak yoktur. Her şeyden önce aradaki Çin duvarı
yıkılmalı, çıkarını yalnız tutuculukta gören eşrafın inatçı direnişi
kırılmalıdır.
Ağaların bu zorbalık düzeni nasıl değiştirtirelecektir?
Halkın ve en büyük sınıf olan köylünün bağrından çıkacak bir devrimin ancak
iki ilkesi olabilir:
1 – Senetsiz, kanunsuz biçimde köylüyü borçlandıran karakaplı defterleri yok
etmek, yâni halkı borç köleliğinden kurtarmak.
2- Büyük toprakları dağıtıp köylüyü kendi payına sahip kılmak. Bu, sermaye
ile hükümet nüfuzuna dayanan ağalık zihniyetini, zorbalığı yok edecektir.
Seve seve dövüşüp düşmanı yurda sokmayacak ordu asıl ordu bundan sonra
meydana gelecektir. Türkiye’yi kurtarmak, iliciliğe ve uygarlığa kavuşturmak
için biricik çıkar yol budur. Bir vuruşta zorbaları ortadan kaldırabiliyor,
köylüyü kurtarabiliyor muyuz? Bunu yapabilecek gücü bulabilirsek, yüreklerimizde
bu cür’et varsa, hiç durmadan işe girişmeliyiz. Yoksa, işe A’sından başlamalı ve
köylüyü örgütlemeye önem vermeliyiz. Bu örgütlenme sayesinde, asal öğelerini
doktorlarla öğretmenlerin oluşturacağı bir aydın kadrosu ile sessiz, ama inatçı
bir çaba harcayarak köylüyü uyarmalı, hakkını kanun yollarından elde etmesi
sağlanmalıdır. Bugünün tehlikesini yok etmeye çalışırken yarını da göz önünde
bulunduralım. Her ne olursa olsun, elimiz kolumuz serbest yürüyebilmek için,
tutuculuğun sağlam dayanakları, kaleleri olan zorba sınıfıyla çarpışmak
gerekecektir. “
Bunlar Ekim 1920’de söylenmiş; Kurtuluş’un Büyük Önderi çok daha öncesinden
böyle düşündüğü için, Dr Reşit Galip gibi genç devrimciler kolayca uygulama
alanı bulmuşlar; birbirine eklenen yangınlar, sonunda kılıca karşı sabanı
güçlendirmek üzere, Halkevleri’yle, Köy Enstitüleri’yle sonuçlanmış. Ama bu
atılım, yürürlükteki yalancı talancı anamalcı buyurganlık için Moskova’daki
eksik bilgili, zorba, cezacı devrim girişiminden çok daha tehlikeli olduğundan,
içerdeki tutucularla ( üstelik bunlar arasında Mustafa Kemâl’in en yakın
arkadaşları, Türk siyasetenin en ünlü adları, CHP’nin en ateşli savunucuları
vardır ) dış sülükler el ele vermişler, 1939 Nisan’ından başlayarak, Atatürk
Devrimi’nin bütün kazanımlarını hızla geri almaya koyulmuşlardır; bu saldırı
gönümüzde de sürüyor, ülkemizin yer altı yerüstü bütün kaynaklar; çalışkan,
zeki, üretken insanlarının biriktirdiği bütün değerler yağmalanıyor.
Hep vurguluyorum, Fidel Castro ile arkadaşlarının büyük talihi ve başarısı,
Atatürk’ün, Dr. Reşit Galip’in, İsmail Hakkı Tonguç’un, Hasan Âli Yücel’in ya da
tam iki yüz yıl önce Güney Amerika’da, Bolivar’ın öğretmeni Rodriguez’in
tasarladıkları, ama koşullar elvermediği için gerçekleştiremedikleri şeyi;
ülkenin en uzak köşesindeki köylüyü uyandırıp devrimi önce yaratıp sonra
korumayı sağlatacak biçimde, 365 gün, 24 saat doğru, bilimsel bilgiyle donatmak
olmuştur
Paraya tapanların çılgınlığı son sınırına vardı; şu güzelim mavi gezegeni
güneş dizgesi soğuyana dek yaşatmak istiyorsak, bütün dünyadaki sivil-asker
okutulmuş halk çocuklarına Küba’nın başardığı, Venezüella’nın ABD’nin bütün
oyunlarına karşın yeşertmeye çalıştığı atılıma dört elle sarılmak düşüyor.
Yoksa insan soyu tükendi, mavi gezegen soldu diye evrenin kılı bile
kıpırdamayacak!
Ulus Gazetesi, 26 Temmuz 2010
Doğru tarafta onursal yerini almak isteyen birinin illâ Sn.ERDOĞAN'a biât etmesi gerekmemektedir. Şu Marx-bilimsel gerçekliğin tam idrâki içinde İSMET İNÖNÜ'ye biât etmesi de yeterlidir: Neo-Tanzimatçılık yolunu 1946 yılında İnönü açmıştır. Yola bilahare Menderes ve Ecevit'in döktükleri molozlar da KEMAL DERViŞ buldozeri ile kaldırılmıştır. Sn.Derviş Pembeköşk Sitesi'nde ikamet ederdi. Sn.ERDOĞAN'ın yürümekte olduğu nurlu-füruğlu yol İNÖNÜ yoludur.
YanıtlaSil