6 Ocak 2013 Pazar

CAN YÜCEL'İN KİTAPLARI

CAN YÜCEL'İN KİTAPLARI


İş Bankası Kültür Yayanları, Ruken Kızıler yönetiminde sürdürdüğü Türk Edebiyatı dizisine Can Yücel’in üç kitabını kattı: Sevgi Duvarı, Bir Siyasinin Şiirleri ve Yazma. Bu sonuncuya, kendi sesinden şiirleriyle Yeni Türkü topluluğunun müziklendirdiği şiirlerini içenen bir de cd eklenmiş:Sesini Kaybetmeyen Şiir. Ayrıca, başka bir usta, Mehmet Başaran kitaba hem Şiirimin Can’ı başlıklı güzel bir önsöz yazmış, hem de elindeki, ozanın üstünde düzeltmeler yaptığı iki şiirini eklemiş.
Bu önsözden şu satırları paylaşalım önce:
“Hasanoğlan’da Can Yücel
Çörçil (Kırıkkale treni) değişik yolcular bırakmıştı Hasanoğlan istasyonu’na o akşam. Sabahttin Eyuboğlu, Cahit Sıtkı Tarancı, Şahap Sıtkı, Cahit Külebi, Kemal Sadık Gökçeli (Yaşar Kemâl), Necati Cumalı, Melih Cevdet, Can yücel…Gözleri sevinçle, sevgiyle ışıyan Enstitülülerin ortasında ilerliyorlardı. Önemli günlerdi. Şiir konuşuluyordu her yanda.
Toplantı, Yapı Kolu’nun büyük salonunda yapıldı. Tam bir şiir şöleniydi. Gece ikiye değin sürdü. İçerisi dopdoluydu. On ikide elektrikler söndü ve öğretmen evlerinden lambalar getirildi. Tarancı, başını ellerinin arsına alarak, kendisiyle dertleşirmiş gibi okudu ‘Otuz Bey Yaş’ı. Melih Cevdet, Necati Cumalı, Cahit Külebi, Enstitülü ozanlar şiirlerini okudular, şiir üzerine tartışmalar oldu.
Bir köşede süzülen Can Yücel, sonraki yıllarda yazacağı şiirdeki ‘Çırpı bacaklı oğlan’ değildi. Göğsünü devrimci havasıyla doldurmuş, bir başka Hasanoğlan’lıydı. Azdan az kalın sesiyle konuşmalara o da tuğlalar koydu.”
Şimdi düşünsel Hasanoğlan’lının kimi şiirlerini anımsayalım birlikte; çok yer harcamamak için özgün biçimleriyle yazamayacağım, bağışlayın:
KAYIP ÇOCUK
Birden işitilmez olsun ayak seslerim;/ Gölgem bir başka sokağa sapıversin;/ Unutayım bir anda her şeyi,/ Nerde oturduğumu,/Bir tuhaf âdem olduğumu Can adında./ Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetini,/ Ben, bilmediğim sokaklarda bir başıma; / Gönlüm öylesine ferah,/ İlk defa görmüş gibi dünyayı,/ Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi,/ Hatırlamam artık değil mi, dostlar,/ Hatırlamam artık garipliğimi?
İkinci örnek, aynı günlerde, başka yerde hapis yatan arkadaşı Mehmet Sönmez’in çizimleriyle bezenmiş Bir Siyasinin Şiirleri’nden.
GÜZEL’E
Dün gece senin küçücük elinle yalnız yattık./ Yalnız, senin küçücük elinle yalnızlık./ Kandilli ilkokulu kadar kalabalık…/ Zilleri çaldığında düşlerinin/ Sınıfların kapıları ardına kadar açık,/ Gökyüzünün, denizin, toprağın ve hayalle emeğin/ Haklı sınıfları…/Belki de baskın korkusuyla, vefasız, akıntıya atılan / Kitaplar var ya, onlardan / Öğrenmiş Marx’ı gümüş balıkları / Ve belki de onun için o kadar, / O kadar aydınlık ortalık…
Sen ki çiçekleri toplamayan Güzelim,/ Çiçekleri sulayan çocuk / Ve ben ki buruk ve kavruk / Bir ihtiyar adamım artık, / Öyle güzeldim ki senle, çiçeklerden çok…/ Ve anladım, anladım ki bi daha:/ Düşünde bile göremez işler / Düşünde gördüğü işleri.
Son şiirimiz Sevgi Duvarı’ndan:
ÖĞRETMENİN DÜŞÜ
Okumuş filler ki herbirinin
Nice Bostan, Gülistan ezberidir.
Mavi bir ışık yandı gözlerimde / Gökyüzü öyle yakın / Çocuklar doğacak çocuklarım / Ve öyle yağmur ki toprak, koklarsın / Ellerim bütün hayvanlar âlemi / Hangi ağacı çalsam açıyor / Uzaylar uslu / Yönlerim yörük / Sağduyularım sol duyu
Mavi kalemlere yordum bu düşü / Su resimleriyle öğrencilerin / Göğerttik bozkırın sarı defterini / Şu yoncalar şu yurttaşlık bilgisi / Geçen gün okudum söğütlerin tarihini / Bi çiğdem var onlar kadar yiğit / Şu bey şu eşek şu yaban şu işçi arı / Biz beş sınıfta kaldırdık bütün sınıfları
Korkuluklar ektiği kargaları biçsin / Sevginin de kendi planları var / Beş yılları yıldızları dokuz ayları / İlerde yarım kalmış bir okulun duvarı / Duvarcı! diyor, Varım! diyorum ben de / Gitsin bütün okumuş filler Gülistana / Ben Türküm bu bozkırda çalışmaya geldim.
Bir avuç zırdeli yüzünden hızla bozkıra çevrilen, insanların kendilerini de, başkalarını da sevip anlayamaz oldukları dünyamızda herkesi her şeyi kucaklayamadığı için öfkeyle çığlıklar atan bu sevgi dolu ozanı okura yeniden kazandıranlara sonsuz teşekkür.
Ulus Gazetesi, 3.10.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder