8 Ocak 2013 Salı

BİR CUMHURİYET KIZI: MAHİYE MORGÜL

BİR CUMHURİYET KIZI: MAHİYE MORGÜL

23 Nisan’da yayımlanan Şeytan Bunun Neresinde bize yeni bir dost kazandırdı: Mahiye Morgül.
Mahiye, l950’d Rize’de doğmuş; 67’de Rize Öğretmen Okulu’nu; 70’TED Gazi Eğitim’in Müzik Bölümü’nü; 97’de Uludağ Üniversitesi Müzik Eğitimi Bölümü’nü bitirmiş.Anaokulundan üniversiteye, eğitimin bütün aşamalarında çalışmış.l985’ten başlayarak, eğitimde dramdan yararlanmayı yöntem olarak seçip kullanmış, bir de kitabını yazmış: Eğitimde Yaratıcı Dramaya Merhaba.
Luke Dunlea ile Kodaly, Ulrike Jungmeir ve Manuela Widmer ile Orff üzerinde çalışmış; Kodaly yöntemiyle çalışmaya başladıktan sonra, her sınıfın bir koro olduğunu, nota bilmeyen çocuklarla bile çoksesli müzik yapılabildiğini,çocukların çoksesli müziği oyun oynar gibi gerçekleştirdiklerini bulgulamış. Bu deneyimlerinden, Müzik Nasıl Öğretilir’i çıkarmış.
Brezilyalı Helena Oliveira’nın önerisiyle ISME’ye (Uluslararası Müzik Eğitimcileri Derneği’ne) üye seçilmiş.
Doğduğu kentin yerel gazetesi Zümrüt Rize’de düzenli yazıları çıkıyor.
Egemenlik Bayramı’ndaki yazının bize getirdiği çok parlak bir armağan.
Bana gönderdiği ilk iletinin sevinciyle ona: Kendini koruyarak bugüne taşıdığın için seni kutlarım demişim; o da köşesinde şöyle demiş: Onaran’lar bana “Dostluğa hoş geldin” diyorlar. Aldığım en güzel övgü budur bugüne kadar.Belki de bunu duymak için kendimi koruyarak taşıdım.
“Kendini korumak; kimlerden, nelerden, niçin, nasıl, ne uğruna, ne pahasına?... Hem de bir kadın olarak.Bunları yazmak, hayatımı yazmak olur. Ancak ilke edindiğim birkaç şeyden söz etmek isterim.
“Benimsediğim değerleri korumak, diyebilirim. Saygı duyduğum insanlarla ilişkimi korumak, inandığım düşünceyi korumak, tek başıma da olsa yararına inandığım bir işin peşini bırakmamak, bağımsız karar vermek, deneysel çalışmak, sürekli üretici olmak,ürettiklerimi paylaşmak,düş kurmayı sürdürmek,düşlerimin peşinden giderken bunu çevremdekilerle paylaşmak, gibi
“Bir gün, Yunan Mitolojisi’nde geçen:’İthaka’ya varamadığına üzülme, varmak için geçtiğin yolda az şey kazanmadın’ sözüne rastladım. Baktım, ben buyum.Pes edip durmadım hiç, çözümsüzlüğü hiç önermedim, hiç umutsuzluğa kapılmadım. Boşa kürek çekiyorsun, böyle gelmiş böyle gider, diyenler olmadı mı? Böyle diyenlerle yolum ilk sapakta ayrıldı.”
Öğretmen Dünyası’nın Ocak 2003 tarihli 277. sayısında Cumhuriyet Musikisi başlıklı yazısında, benim kuşağımdan insanların marşlarıyla büyüdüğümüz “Ankara Ankara Güzel Ankara” ve “Türk çocukları, gözler ileri başlar yukarı”nın sözlerini yazan Aka Gündüz’ün dedesinin amcaoğlu olduğunu belirttikten sonra, beni çok heyecanlandıran bu anısını aktarıyor:
Sümerbank’ın Malatya bez fabrikasının kuruluşuna emeği geçen amcası Muzaffer’in yaşadığı bir olaydır bu. 1937’de Nazilli’de açılan son dokuma fabrikasının töreninde ilk dokuma seslerine Mustafa Kemâl’in sesi de karışmış.
Atatürk, hasta hasta gelir açılışa; daha ilk çalıştırmada kayış kopar.
“Deneme başarısızdır.Fabrikayı bir sessizlik kaplar.Ustalar, mühendisler kolları sıvar, kayış onarılır, yeniden düğmeye basılır. Gürültüyle çalışmaya başlayan makinalar az sonra ritmik bir düzenle hareket etmeye başlar. Başarılmıştır .
“Trum taka tik tak, trum taka tik tak”
(Gel de Nâzım’ın ‘Makinalaşmak İstiyorum’ şiirini anımsama!)
Makine sesleri arasında öbür uçtan ilk iplikler çıkmaya başlar. Tam bu sırada, Mustafa Kemâl heyecanla ayağa fırlar ve:
‘İşte bu, Cumhuriyet’in musikisidir! ‘ diye haykırır.”
Cumhuriyet’imizin musikisini ve marşlarını bize unutturmak isteyenlere, özelleştirmecilere,AB’cilere, ABD’cilere sunulur!

Cumhuriyet,25.03.2003

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder