ALİ EKBER ÇİÇEK
İsmet Arslan’ın Berfin Bahar Dergisi, 95. sayısında türkülerimizin usta
yorumcusu Ali Ekber Çiçek’e baş köşeyi ayırmış; çok iyi etmiş elbet.
Ben bir asker çocuğu olarak ilkin biricik yayın aracı olan radyoda şarkıları
dinleyerek büyüdüm; sonra buna hafit Batı müziği eklendi; Üniversite’ye
girdikten sonra, arkadaşlarımın birinin evinde ilk kez klasik müzikle,
Rossini’nin Cezayir’de Bir İtalyan Kızı’nın açılış müziğini dinleyerek tanıştım.
Güzelim halk türkülerimize gelişimse ancak 1964 yılında, Cevat Çapan’ın evinde
Ruhi Su’nun o dönemde gizli gizli elden ele aktarılan, sevgili Ziya Şav’ın
evinde alınmış bandı dinleyerek oldu.
Ondan sonra, yine radyoda tek ya da toplu türküleri seçerek dinlemeye
başladık; o dönemde büyük bir özenle, saygıyla hazırlanan izlencelerde bir
ikili, Cemile Cevher-Ali Ekber çifti, gerek seçtikleri türkülerle, gerek
öbürlerinden kolayca ayrılan saygılı yorumlarıyla dikkatimizi çekti; edindiğim
ilk kayıt aygıtıyla bu izlenceleri saptamaya başladım.
Ali Ekber Çiçek, Hz Davut’tan ödünç aldığı tok sesiyle, insanı hayran bırakan
saz çalışıyla Sevil’le benim gönüllerimizde hemen taht kurdu. Ve bu taht hâlâ
sapasağlam duruyor.
Ali Ekber, Orta Asya’da Şamanların oluşturduğu hamuru Anadolu’ya taşımış
olanların torunu; yalnız insanı havalara uçuran güzel ezgiler çalıp söylemiyor.
Ayrıca, her türküsü, deyişi, insan kardeşlerine bilgece, uygarca yaşama öğütleri
veriyor.
Humay kuşu yere düştü ölmedi
Dünya Sultan Süleyman’a kalmadı
Dedim yâre gidem nasip olmadı
Ağlama gözlerim Mevlâm kerimdir.
*
Uçtu gönül kuşu hâlâ dönmedi
Akan gözyaşlarım birden dinmedi
Bir dost buldum o da dertten bilmedi
Yalnız kaldım acı dillere karşı.
*
Geldim şu âlemi ıslah edeyim
Özümü meydanda buldum sonradan
Zaman mahlûkuna göynümü verdim
Sermayeden zarar ettim sonradan.
*
Kırma gönül şişesini
Yapan bulunmaz bulunmaz
Yıkma Hak’kın bahçesini
Ören bulunmaz bulunmaz.
Hüseyin Kenan Gönen’le söyleşirken, sazı için şunları söylüyor: “Bizim
Erzincan’da, düğün derneklerde klarnet, keman, cümbüş çalarlar. Sazımız sadece
evlerde, cemlerde; bir de ağır misafir geldiği zaman çalınır. Saz dışarıya
çıkmaz. Zaten Muharrem ayında da perdesinden kırmızı kurdele ile bağlanır, hiç
çalınmaz.”
…
“Bizim cemden birisi çıkıp da bir başka insanın yüzüne tebessümsüz bakarsa
onun derdine derman olmaz. Kapında fantom uçağın olacak; varın içinde yok
olacaksın, felsefemiz budur. Yunus’un bir sözü var:’Yaradanı severim
yaratılandan ötürü’”.
Zaten çok sevdiğim türkülerinden birinde şöyle der:
Hak’kın cemâlin görmek diler isen
Nûr ile pâk olup insanla görüş
Kendi cemâlin görmek diler isen
Nûr ile pâk olup kendinle görüş.
Sevgili Ali Ekber Çiçek, her şeyin herkesin çürüyüp yozlaştığı bir dünyada
ömür boyu bu kadar soylu, onurlu kaldığın; ışığınla bizi arıttığın için sonsuz
teşekkürler.
Cumhuriyet, 8 Şubat 2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder