NÂZIM’IN HAVANASI
José Marti Küba Dostluk Derneği, Avrupa’daki bütün Küba Dostluk
Dernekleri’nin katılacağı bir toplantı düzenledi; 6 Ekim akşamı, Nâzım Hikmet
Kültür Merkezi’nde konukları ağırlamak üzere toplanıldı. Emine Tahsin’in kısa
konuşmasından sonra, Küba Halklarla Dostluk Enstitüsü Başkanı, milletvekili
Sergio Corrieri de birkaç söz söyledi.
Ardından, bir film izledik; Dostluk Derneği üyelerinden bir küme gençkızımız
Himalaya’ya tırmanmış geçen yıl; ve giderken yanlarında bir Küba bayrağı
götürmüş, onu dağın doruğuna dikmişler. İçlerinden üçü, Burçak Özoğlu Poçan,
Eylem Elif Maviş, Meltem Çolak, filmden sonra, dorukta çekilmiş fotoğrafı, Küba
Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal’ın da çağrıldığı sahnede Sergio Corrieri’ye
sundular.
Sonra, NHKM Sinema Topluluğu’nda çalışan Çağrı Kınıkoğlu’nun yönetiminde,
Mart 2005’te JMKD’nin “Küba İle Dayanışma Haftası” için hazırlanmış “Havana
Röportajı”nı izledik. Filmin kurgusunu Mustafa Temretaş, Ayhan Genç, Tümay Şahin
ve Çağrı yapmışlar.
Adından anlaşılacağı üzere, Nâzım’ın unutulmaz şiirinden yola çıkmış;
Küba’dan elde ettikleri belgesel görüntüleri şiiri canlandırmakta, dolayısıyla
Küba Devrimi’ni en çarpıcı biçimde özetlemekte kullanmışlar.
Doğrusu, son yıllarda, içeriğin, görüntünün, sesin, kurgunun bu kadar
kusursuz birbirini tamamladığı belgesel görmemiştik.
Fidel de içlerinde 82’nin 12’si sağ kalmıştı
Fidel de içlerinde 12 kişiydiler 56’nın Kasımında
Fidel de içlerinde 150 kişiydiler Aralığında 56’nın
Fidel de içlerinde 500 kişiydiler Şubatında 57’nin
Fidel de içlerinde 1000 oldular 5000 oldular Fidel de içlerinde
Fidel de içlerinde bir milyon yüz milyon bütün insanlık oldular yıktılar
Batista’yı 959’un Ocağında ve 50 binlik orduyu ve şekerkamışı milyonerlerini
yerlisini de Yankisini de ve tütün ve kahve milyonerlerinin yerlisini de
Yankisini de ve kışlaları ve önlerinde cesetler çürüyen karakolları ve eroin
toptancılarını ve kumarhaneleri ve Birleşik Amerika Devletleri Büyükelçisini ve
Birleşik Amerika Devletleri hava deniz ve kara kuvvetlerini ve Birleşik Amerika
Devletleri dolarını ve Küba’nın havasında ağır çiçek kokularına karışık leş
kokusu dağıldı yani Birleşik Amerika Devletleri kokusu.
Havana’ya yaklaşıyoruz dedi hostes
Palmiyeler palmiyeler diye haykırdı birisi
anne anne diye haykırıyor sandım
Küba bale takımı lumbuzların camlarında kocaman
Kelebekler gibi çırpınıyor
tümü on sekiz saatlik bir uçuştan sonra toprağa betona
değil aydınlığa inip konduk
aydınlığın içinde gördüm onları aydınlıkta sarmaş dolaş
üç kişiydiler iki erkek bir kadın
biri sakallı
gençtiler
hangisi ak hangisi melez hangisi kara seçemedim
sakallısı ak mı kara mı melez mi seçemedim
seçemedim kadın kara mıydı ak mıydı melez miydi
gözleri birbirine öylesine benziyordu ki her şeyleri de
öylesine gözlerindeki derilerinin renklerini birbirinden
ayırt etmek olmuyor
zaten bu eritip dağıtan yuğurup yaratan güneşte kanlar ve
deriler birbirine karışmış türküler ve oyunlar gibi…
Evet, biz de Küba’ya gittiğimizde aynı inanılmaz eritilmeyi görmüş, havalara
uçmuştuk. Yaşasın yalansız talansız bir toplum yaratıp insan kardeşlerine
armağan edenler! Yaşasın bunu o şiirsel belgeselde bize yeniden tattıranlar!
Cumhuriyet, 15.10.2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder