GDO: ÇAĞDAŞ KÖLELİK”
Yaşamımızdaki pek çok güzel şey gibi, Kenan Demirkol’u da bize Demokritos’un
“olasılık-gereklilik” ikilisi kazandırdı; miğde kanaması geçirip hastaneye
götürüldüğümde tanıştık bu güzel insanla, daha sonra eşi Mübeccel’le. En yakın
dostlarımızdan oldular, o günden beri sağlık konusunda sürekli yardımımıza
koşuyorlar; üstelik yalnız bizim değil, ellerinin erdiği herkesin. Sevgi dolu
hekimlik bilgilerini yalnız yüz yüze tanıştıklarına değil, bütün Türkiye’ye
dağıtmaya da çalışıyorlar; “Gıda Emperyalizmi Kıskacında Akıllı Beslenme” adlı
çalışmaları yayınlandığında bu açıdan çok önemli bir adım atmış olacaklar.
Bu arada hiç boş durmuyor elbet Kenancığım; erişebildiği bütün okullarda,
bütün kurumlarda anlatıyor bu can alıcı konuyu. Olasılık-gereklilik zinciri ona
yeni bir pencere daha açtı, hekim arkadaşı Osman Şadi Yenen’le birlikte Ulusal
Kanal’da her Çarşamba bu konuyu ele alıyorlar, kim zaman yalnız ikisi, kimi
zaman çok değerli çiftçi konuklarıyla.
O söyleşilerden yola çıkarak bir de kitap hazırlamış, Kaynak Yayınları bastı:
“GDO: Çağdaş Esaret.” Hemen edinin bu önemli kitabı; ben sonsözünden kısa bir
alıntı yapayım neyi nasıl anlattığını göstermek üzere:
“Açlıktan çevre kirlenmesine kadar dünyanın birçok sorununun nedeni, kendi
başına buyruk, şirket adı verilen sorumsuz, büyük özel kuruluşlardır. Bu
kuruluşlar gezegenimizde yaşayan bütün toplumların demokratik denetimi dışında,
diktatörce, sıkı bir hiyerarşik yapılanmaya sahiptir.
Daha iyi ve güvenli bir dünyada yaşayabilmek için bu kuruluşların tekelci
yapılarından kopup çalışanların, toplumların ve gelecek kuşakların karar alma
sürecinde etkili olabilecekleri bir düzenin oluşturulması gerekir. Biyoteknoloji
gibi etkili araçların ancak tekelci yapılardan kurtarılmış bir toplumda
insanlığa hizmet etmesini bekleyebiliriz.
Tarımsal biyoteknoloji kuruluşlarının GD(türeyim gözeleri üzerinde oynanmış)
tohumlarla elde etmek istedikleri tek şey, ürettikleri tarımsal ilaçları daha
çok satmak ve tarım alanındaki egemenliklerini genişletmektir.
Monsanto İletişim Müdürü Phil Angell açıkça söylüyor:’ Monsanto, GD
besinlerin güvenliği ile ilgilenmez.’ ‘Bizi ilgilendiren, olabildiğince çok ürün
satmaktır.’ ‘Bu ürünlerin güvenli olup olmadıkları FDA’yı ilgilendirir.’
Ama bu FDA, çokuluslu kuruluşların ağır baskısı, kendi içine sızmaları
dolayısıyla, GD bitkiler için ruhsat alınmasına gerek bulunmadığı sonucuna
varmıştır.
Thistle, kurumlar arasındaki işbirliğinin bu sınırsız kötüye kullanımını
tekil bir olay gibi değil, büyük bir senaryonun parçası olarak görmektedir.
İşin aslı bu kadar yalın. Kuruluşlar ne üretirlerse üretsinler, yalnız
satışlarını, yâni kârlarını düşünürler. Daha çok kâr edebilmek için devlet
kurumlarına siyasal baskı uygularlar. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler, kısacası
canlı-cansız bütün varlıklar zarar görmüş umurlarında bile değildir.”
Kenan Demirkol, hekim olarak özellikle kalın bağırsak ve dışkılık kanserine
eğilmiş; günümüzde gittikçe daha çok can alan bu hastalığın yanlış ya da zararlı
beslenmeden geldiğini de görmüş; dürüst ve tutarlı bir insan olarak, hastalığı
yok edebilmek için onun doğuran nedeni, nedenleri ortadan kaldırmak gerektiğine
karar vermiş, insan kardeşlerini bu yönde aydınlatmaya çabalıyor.
Oysa savaş küresel, öyle iyi niyetli bireylerle önü alınamayacak kadar geniş
ve ağır; sürekli yineliyorum, toplumculuğun büyük kuramcılarının iki yüzyıl önce
dedikleri gibi, ya hep birlikte toplumcu düzene geçeceğiz, ya da anamalcı
yalan-talan içinde inleye inleye can vereceğiz.
Çözümün bireysel değil, toplumsal olduğuna canlı bir kanıt da var önümüzde:
Küba.
Fidel Castro ve arkadaşları bu küçük ülkedeki Devrimi şimdiye kadarki bütün
denemelerin ötesine geçirmek üzere çok tutarlı, ödünsüz davranmaya yemin
etmişler; dirimbilimsel uygulayım (bioteknoloji) orada kullanılıyor elbet, ama
çevreye, toprağa, canlı-cansız bütün varlıklara zarar verecek tek bir tohum
üretilip kullanılmıyor; akarsular, yer altı suları, hava kâr uğruna
kirletilmiyor; sebzeler, meyveler, inekler kesinlikle doğal. Buna bağlı olarak
hastalık alabildiğine azaltılmış, eldeki kısıtlı olanaklar ilaca harcanmıyor;
ayrıca hasta olmamak üzere tam 38 aşı geliştirilmiş, yalansız-dolansız; isteyen
herkese çok ucuza satılıyor, dahası üretimlik kurulmasına yardım ediliyor.
Ancak çok tatsız bir olgu var: doğru yolu bulmuş, öyle yaşayan, bütün
insanlığa örnek olan Küba 11 milyoncuk; gizli ya da açık anamalcı yalan-talanın
pençesinde kıvrananlarsa 6 milyar. Umalım nicelik değil nitelik ağır bassın.
Ulus Gazetesi, 31 Mayıs 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder